Haset ile ilgili ayetler. Haset İle İlgili Ayetler. اَلَّذينَ يَبْخَلُونَ وَيَاْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَا اتيهُمُ اللّهُ مِنْ فَضْلِه وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِرينَ عَذَابًا مُهينًا. Nisa / 37 “Haset etmek” ile ilgili hikaye yazabilir misiniz? Haset etmek ne demektir? Haset etmekle ilgili bir kompozisyon, hikaye, kıssa yazınız. Kompozisyon. Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud’ un kölesi olmuş. Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş. FAİZLEİLGİLİ HADİSLER: “Rasûlüllah bizi altını parayla veresiye satmaktan nehyetti.” (Buharî, 1993: Büyû 80), Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber buyurdu ki: “Altın altınla peşin satılmazsa faizdir. Buğday buğdayla peşin satılmazsa faizdir. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa faizdir”. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hasetten sakının. Çünkü ateşin odunu yakıp tükettiği gibi haset de iyi amelleri yakar, bitirir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 44; İbn Mâce, Zühd, 22) Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir insanın kalbinde iman ile haset bir arada Suizan bir kimseyi kötü zan etmektir. Bu hadis-i şerif’ten anlaşılıyor ki, kalpte hased meydana gelmesi, haram değildir. Bundan razı olmak, devamını istemek, haram olur. Hadîka’da deniliyor ki, ‘Kalbe gelen düşünce beş derecedir: 1. Kalpte durmaz, atılır, buna ‘hacis’ denir. 2. Kalpte bir zaman kalır, buna ‘hatır Haset haramdır. 2. Haset, sahibinin iyilik ve sevaplarını yer bitirir. 3. Allah'ın takdir ve ikramına razı olmamak demek olan hasetten sakınmak gerekir. 4. Müslümana nimetin takdirkârı olmak yaraşır. 5. Başkalarının sahip olduğu nimetlerin bir benzerinin de kendisine verilmesini istemekte (gıbta) herhangi bir sakınca yoktur. 40kIk. "Zandan sakının. Zira zan sözün en yalan olanıdır. İnsanların hallerini araştırmayın, konuşmalarını dinlemeyeçalışmayın, birbirinizin alışverişini kızıştırmayın,birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin,birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları,kardeşler olun!"Buhari, 'Edeb' 58; Buhari 'Nikah' 46 İslamiyet, Haset ve Kıskançlığa Nasıl Yaklaşıyor? İslamda haset duygusu; Allah’ın bir Müslümana bahşettiği herhangi bir nimetin bir diğer Müslüman tarafından kıskanılması şeklinde özetlenir. Kelime anlamı olarak da haset, başkasının sahip olduğu herhangi bir şeyi çekememe, başkasının bir iyiliğini ya da başarısını engelleme, başka bir kişinin sahip olduğu imkanların yok olmasını ve kendinde olmasını isteme durumudur. Maddi ya da manevi herhangi bir şeyin kendisinden başkasında olmasını kabullenemeyen her insan haset etmiş, kıskançlık yapmış olur. Haset duygusu, insan ilişkileri açısından büyük bir sorun teşkil eden menfi bir duygudur ve kişiler arasında huzursuzluğa yol açar. Böyle bir duygu bir mü’minin hayatı boyunca kaçınması gereken bir duygudur. Haset duygusu İslamiyet’te hoş görülmez çünkü bu kıskançlık ve haset, Allah’ın kulları arasında yaptığı taksimden hoşnut olmamak, buna karşı çıkmak demektir. Zübeyir b. Avvâm’dan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed şöyle söyledi; “Geçmiş toplumların hastalığı size de bulaştı Haset ve kin beslemek! İşte bunlar, kökten yok edicidir. Saçı tıraş eder demiyorum, aksine dini kökünden kazıyıp yok eder. Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki iman etmeden cennete giremezsiniz,birbirinizi sevmeden de mümin olamazsınız. Birbirinizi sevmenizi sağlayacak şeyi size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın.” Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 56. Allahuteâlâ Kur’an’da haset etmek ve kıskanmak gibi duyguların ne denli kötü ve zararlı huylar olduğunu defalarca vurgulamıştır. Allah yaşanan çok sayıda musibetin sebebinin de haset duygusu olduğunu anlatmıştır. Elbette bir kişide olan herhangi bir nimetin benzerini istemek, kötü niyet ve temennilerde bulunmadan aynı ya da benzer bir nimete gıpta edip imrenmekte kötü bir durum yoktur. İyilikte yarışmak, ve ne olursa olsun Allah’tan istemek kulun yararınadır. Burada önemli olan kıskanmamak ve hor görmemektir. Zira kötü niyet besleyerek haset etmek dinimizin yasakladığı bir davranış biçimidir. Haset Hususundaki İnce Çizgi Haset konusunda müstesna olan durumlar da söz konusudur. Bir günahkar veya kafirin elde edip de eziyette, kötülükte, şerde veya bozgunculukta kullandığı nimetin yok olmasını Allah’tan dilemek haset etmek olmaz. Çünkü ortada bahşedilen bir nimet var iken bu nimeti şerre, şirke, kötülüğe kullanıyor olunması söz konusudur. Burada yok olması istenilen asıl şey nimetin kendisinden ziyade o nimet ile yapılan kötülükler ve zulümdür. Kur’an-ı Kerim Haset ve Kıskançlığı Nasıl Yorumluyor? “Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”Bakara Sûresi, 109. Ayet Bakara suresinin 109. ayet-i kerimesi, Allah’ın herhangi bir nimetinin yok olmasını istemenin haset ve kıskançlık olduğunu anlatmıştır. Ayet, aynı zamanda da kulların haset edenlere bağışlayıcı yaklaşmalarını ve onları Allah’a havale etmelerini söylemiştir. Bunun sebebi de kıskanç insanlar yüzünden içinde haset tohumu olmayan kulların da kötü duygular beslemesi ve her şeyden Allah’a sığınarak korunmalarını sağlamaktır. Konu ile ilgili olarak Allahuteala Felak suresini indirmiş ve yukarıdaki durumu en güzel şekliyle bahşetmiştir. “De ki Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!” Felak Sûresi Haset ve kıskançlık gibi duygulardan Allah’a sığınmak, her Müslümanın yapması gereken bir davranıştır. Unutulmamalıdır ki dünya nimetlerinin hepsi ölümle birlikte yok olacak, tüm anlamını yitirecektir. Hiçbir Müslüman da yok olup gidecek olan şeyleri kıskanarak Allah’ın rızasını kaybetmeyi göze almamalıdır. Nefis, haset ve kıskançlık duygularının kaynağıdır. Nefsine yenik düşen insan kıskanır. Nefsine boyun eğen kişi düşünmeden ve hakkı olmadan başkalarının imkanlarına haset eder. Bu yalnızca maddi anlamda olan bir durum değildir. Haset sadece mala karşı beslenecek bir duygu değil, bir kişinin güzelliğine, zekasına, insan ilişkilerine de haset edilebilir. Haset duygusuyla dolan insanların birçoğu doğru düşünme yetisini kaybedip, Allah’ın buyruklarını göz ardı ederek, kıskandığı kişi hakkında konuşmaya ve gıybet ile kışkırtıcılığa da başlar. Bu gibi durumlar kişiyi hiç farkında olmadan yanlışlar silsilesinin içerisinde kaybolmaya itebilir. Kıskanç kişilerin bir diğer özelliği de bencillikleri böbürlenmeleri ve enaniyetleridir. Halbuki bununla ilgili olarak da Allah Nisa Suresi, 36. ayette; “…Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”buyurmuştur. “Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. “Âl-i İmrân Sûresi, 120. Ayet “Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri haset ederek arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”Nisâ Sûresi, 32. Ayet “Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab’ı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik.”Nisâ Sûresi, 54. Ayet “Onlara din işi konusunda açık deliller verdik. Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir.”Câsiye Suresi, 17. Ayet Hiçbir Müslüman, haset ve kıskançlık gibi hislerin insanda iman zayıflığının belirtisi olduğunu unutmamalıdır. Bir önceki yazımızda Kevser Suresinin Okunuşu, Meali ve Faziletlerini kaleme aldık. İlgili yazılarımızdan bazıları;Gıybet Etmenin Günahı! – Kur’an’da Ahlâkî Emir ve Faziletler – Dinde İhlâs Nedir? – Kur’an Münafıklar İçin Neler Söylüyor? – Yaratanı Bulma Sanatı “Tefekkür” – Ahirete Nasıl Hazırlanmalıyız? – Kur’an-ı Kerim’de Ceza ve Cezalandırma – Müslüman Olarak Ölmek – Kâfirlere İtaatin Hükmü – İmanda Artma veya Eksilme Var Mıdır? Haset ile ilgili sözler, Kıskançlık ve haset Sözleri, Haset ile ilgili ayetler, Haset insanlara Kapak Sözler, Haset ile ilgili atasözleri, Haset ile ilgili Hadisler, Başkalarının hayatını kıskanmak ile ilgili Sözler, Haset etmek ile ilgili atasözleri ve deyimler, Kıskançlık ile ilgili sözler, Haset Sözleri ve Mesajları, Hırs ve kıskançlık ile ilgili sözler GÜNÜMÜZE VE ÖNÜMÜZE IŞIK TUTAN AYETLER VE HADİSLER AYET Ey iman edenler! Özü sözü bozuk birisi size bir haber getirdiğinde, onu etraflıca araştırıp inceleyin! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da sonra yaptığınız şeye pişman olursunuz. HUCURÂT-6 İNİŞNUZUL SEBEBİ Peygamber Efendimiz müminlerden Velid bin Ukbe’yi Beni Mustalik kabilesine zekât memuru olarak görevlendirir. Bunu duyan kabile eşrafı Peygamber’in elçisine hürmet çin onu hep beraber karşılamak isterler. Velid’le bu kabile içinden bazıları arasında cahiliye döneminden kalma bir husumet vardır. Bu kuruntuyla Velid, Beni Mustalik kabilesinin niyetini anlamadan kendisini öldürmek için toplandıkları, toplanacakları vesvesesiyle oradan kaçar. Dönünce Peygambere ”Ey Allah’ın Resulü, onlar zekat vermek istemediler ve hepsi silahlanıp beni öldürmek istediler, ben de aralarından kaçtım” der. Bu duruma üzülen Peygamberimiz kabilenin üzerine bir ordu göndermeyi düşünür. Bunu haber alan Beni Mustalik kabilesinin ileri gelenleri olayın gerçekliğini bildirmek için bir heyet göndererek durumu Peygamberimize anlatırlar. Kendilerinin Peygambere ve elçisine hürmeten toplanarak zekatlarını vermek için elçiyi karşılamak istediklerini fakat elçinin kendilerini görünce panikle kaçtığını ve bu duruma anlam veremediklerini belirterek gerçeği ortaya koyarlar. Velid’in yanıltıcı yanlış beyanda bulunması ve bu yüzden az daha müslümanlar arasında yanlış anlamaların, düşmanlığın oluşacak olması Allah Resulünü üzer. Bu olay üzerine Allahu Teâlâ bu âyeti indirir. Burada emredilen; 1- Haber, bize yakın bizden birisinden gelmiş olsa bile tarafgirlik duygusuyla hemen inanmamamız, temkinli olmamız. 2- Yanlış, hatalı, eksik, ilaveli yada doğru olsa bile tek taraflı anlatıma güvenmememiz karşı tarafı da dinlememiz , 3- Hemen inanıp o inançla acele hüküm vermememiz gerektiğidir. Bizim kul olarak görevimiz; annemiz, babamız, kardeşimiz, eşimiz, yakın arkadaşımız dahi gelse bir kişi yada olay hakkında bir duyum alıyorsak Allah ın bu emrine uyup haberi araştırmak, doğrusunu öğrenmektir. Peki bize anlatılana araştırmadan olduğu gibi inanırsak ne olur? 1- Karşı taraf hakkında su-i zan etmiş oluruz. Su-i zan etmek haramdır. İslam’da bir kişi hakkında bilmeden sormadan peşin hüküm ön yargı sahibi olmak, mümin kişi hakkında kötü iş yaptığını düşünmek, müslümanın müslümana su-i zan etmesi yasaklanmıştır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez. [Buhari, Müslim] 2- Eğer gelen haber yanlış eksik yada yanıltıcı biçimde ilaveli ve değiştirilmiş ise bu bir iftiradır. İftira da büyük günahlardandır ve haramdır. Genelde insanlar kendi nefislerine uygun gelen yönüyle haberi iletirler. Duygu , düşünce ve davranış olarak kendini haklı gösterecek kısmı anlatır, kendi haksızlığı ile ilgili kısma değinmez ya yüzeysel geçer ya es geçer. Karşı tarafın haklılığı ile ilgili kısma ise hiç değinmeyerek insanları yanıltır. Yada olayın bir kısmını eksik olarak doğru aktararak yanlış bir algı oluşturmak ister. Örneğin, iki alim düşünelim. Haberde 1. alimin okuduğu kitapların % 50 sinin dini ilimlerle ilgili olduğu 2. alimin okuduğu kitapların ise ancak % 25 inin dini ilimlerle ilgili olduğu belirtilir. Bu haber doğrudur ve insanlarda şöyle bir algı oluşturur. 1. alim 2. alime göre dini konularda daha yeterli ve uzmandır. Bu haber doğrudur ama oluşturduğu algı yanlıştır. Zira eksik doğru bilgi, yanlış bir algı oluşturmuştur. Aslında 1. alim toplamda 100 kitap okumuş ve bunun % 50 si yani 50 tanesi dini ilimlerle ilgilidir. 2. alim ise toplamda 1000 kitap okumuş ve % 25 i olan 250 tanesi dini ilimlerle ilgilidir. Dolayısı ile aslında 2. alim hem dini bilgilerde daha fazla kitap okuduğundan bu konuda daha yeterli hem de daha çok kitap okuduğundan aslında daha entellektüeldir. İşte haber doğru bile olsa eksik ve yanlı aktarıldığından karşı taraf ile ilgili iftira atmış olur ki iftirada büyük günahlardan biridir ve yukarıdaki ayet bu hususa da dikkat çekiyor. Bu durumda iftira haberine inanıp ortak olarak bizde bu büyük günaha ortak olmuş oluruz. 3- Son ihtimal diyelim ki söylenilenlerin anlatılanların tüm haberin hepsi eksiksiz objektif ve doğru olsun. Kuran aslında bu ihtimallerin hiçbirine değinmiyor, ne ihtimal olursa olsun gelen haberi araştırmamızı emrediyor. Allah ın bu emrine uymadık, denilene olduğu gibi anandık ve denilen de olduğu gibi doğru çıktı diyelim. Bu bizim Allah ın haberi araştırın emrine uymadığımız gerçeğini değiştirmez. Buradan zaten emre uymadığımız için günaha girmiş oluruz. Bununla beraber haber gerçek eksiksiz, ilavesiz, tek yönlü, nefsani olmasa tamamen doğru çıksa bile eğer genel toplumu ilgilendiren insanların faydasına olan bir haber değil sadece kişilerle ilgili ise ve kendisinden bahsedilen kişi bu konuşmayı duyduğunda rahatsız olacak, hoşnut olmayacak üzülecekse ki hiç kimse kendisi ile ilgili kötü zanna sebebiyet verecek bir konuşmadan hoşnut olmaz. O zamanda kişinin gıybeti yapılmış ve bizde bu gıybete ortak olmuş ve bir günah daha işlemiş oluruz. Zira gıybet hem Kur an da hem sünnette haramdır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, arkasından çekiştirmeyin, gıybet etmeyin. Kim ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Bu tiksindiricidir. O halde Allah’tan korkun. [Hücurat 12] Peki Gıybet Nedir ? Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “Allah ve Resûlü daha iyi bilir!” dediler. Bunun üzerine “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam “Ya benim söylediğim anda varsa, Bu da mı gıybettir?” dedi. Aleyhissalatu vesselam “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda iftirada bulundun demektir.” Ebu Davud, Edeb 40, 4874; Tirmizi, Birr 23, 1935; Müslim, Birr 70, 2589. Gıybetten sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina edip tevbe eder de, [bir daha yapmazsa], Allahü teâlâ onun tevbesini kabul eder. Gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, affolmaz. [İbni Ebid-Dünya, Deylemi, Taberani, Beyheki, Tergib ve Terhib, İ. Şarani, İ. Gazali] Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler; bizleri birbirimizden soğutacak, toplumsal ve bireysel düşmanlıklara, kişiler ve toplumlar hakkında su-i zanlara sebebiyet verecek söz ve davranışlardan hep men etmiştir. Kur’an ın vermek istediği ana mesaj ana fikir budur. Malesef biz müslümanlar olarak bu ana mesajı pek anlayabilmiş değiliz. Bir menkıbe Bir âlim talebelerine Şafii mezhebinde alametlere bakarak kesin karar verilmez. Mesela bir köpeğin burnunda yoğurt bulaşığı varken evden çıktığı görülse, eve girince yoğurt çanağında köpeğin burnu kadar iz görülse, kesin olarak bu yoğurdu köpek yedi denemez der. Talebenin biri, içinden Bu kadarı olmaz diye hocasına itiraz eder. Hocası, o gence, bir koyun kesip getirmesini söyler. O da koyunu keser. O arada sıkışır, evin kenarındaki ormanlığa kolları sıvalı ve kanlı bıçakla gidip hacetini def eder. Zaptiyeler, yeni öldürülmüş bir adamın katilini ararken bunun eli kanlı bıçakla ormana kaçtığını görürler. Hemen bunu yakalayıp getirirler. O gece karakolda kalır. Sabah mahkemeye çıkınca, hakim, Bu genç, eli kanlı bıçakla kaçarken görülmüşse de, Şafii’de alametlere bakarak kesin hüküm verilmez. Bu genci serbest bırakın diye karar verir. Genç, hocasına yaptığı suizannın cezasını çektiğini anlar. Bir hikaye Dağ evinde, kocası yeni ölmüş tek başına yaşayan hamile bir kadın, kendisine arkadaş olması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Evcil bir hayvan haline gelir. Bir süre sonra kadının çocuğu doğar. Gelincik zarar vermesin diye çok dikkat eder. Bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak zorunda kalır. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve koşarak gelir. Gelinciği kanlı ağzındaki kanları yalarken görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır, hemen öldürür. O sırada içerden bebeğin ağlaması duyulur. Anne odaya girer. Odada beşiğin içindeki bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür. Suizannını gerçek gibi başkasına söylemek de, yani söz taşımak da daha kötüdür. By - 11 Haziran 2017 Pazar - No Comments HASET VE KISKANÇLIK NEDİR Haset veya kıskançlık, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını isteme olup, İslam'da hoş görülmeyen bir davranıştır. Haset duası olarak bilinen Ayet Haşr/10, Hz. Ebu Bekir hakkında nazil olduğu rivayet edildi. Sebebi nüzulu/iniş sebebi hususi bile olsa hükmü ve manası umumi olan bir duadır. İslam'ın ilk yıllarında çeşitli eziyetlere katlanmış ve bu yüzden Mekke'den göç etmiş olan Muhacirler ve onlara tarihte eşi görülmemiş kardeşlik örneğini sergileyen Medineli Ensar. Muhacir ve Ensar'dan sonra kıyamet sabahına kadar gelecek bütün Müslümanlar hep bu duayı yapacaklar, kendilerinden önce yaşamış olan din kardeşlerini hep hayırla yad edeceklerdir. Ayette geçen "ğıllen" kelimesi buğz etmek, haset beslemek, nefret etmek gibi manalara gelir. Buna göre Allah resulünün ashabı hakkında kalbinde kin, haset ve buğz bulunan hiç kimse bu duada kasdedilen müminlerden olamaz. رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ OKUNUŞU/TÜRKÇE; Rabbeneğfir lenâ ve li ihvâninel lezîne sebegûnâ bil Îmani velâ tec'al fî kulubinâ ğillen lillezîne âmenû, Rabbenâ inneke raûfür rahîm. MANASI "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin."" Haşr; 10 Bu yazı, dualar, haset ne demek, haset etmek nedir kısaca, haset etmek ile ilgili ayetler, hasetten kurtulmak için dua, kıskançlıktan kurtulmak için okunacak dua ile ilgilidir. Share This Söz Harmanı I'SİTEMİZDE; en güzel dualar, ayetler, hadisler, altın sözler, anlamlı öğütler, altın tavsiyeler, aşk sözleri, aşk şiirleri, şairler ve yazarların hayatları, eserleri ve eğitim ders notları sizlerin istifadesine sunulmaktadır...... Bakara / 109. Ayet وَدَّ كَث۪يرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِكُمْ كُفَّارًاۚ حَسَدًا مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّۚ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Ehl-i kitaptan birçoğu, sizi imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürmeyi isterler. Onlar, Hz. Muhammed’in peygamberliği ile ilgili gerçeği apaçık gördükten sonra, sırf içlerindeki kıskançlık yüzünden böyle yaparlar. Artık Allah’ın emri gelinceye kadar onları kendi halinde bırakın ve serzenişte bulunmayın. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter. Nisâ / 54. Ayet اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظ۪يمًا Yoksa onlar, Allah’ın lutuf ve kereminden bağışladığı nimetlerden dolayı insanları mı kıskanıyorlar? Evet, biz İbrâhim’in soyuna kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk ve hâkimiyet bahşettik. Fetih / 15. Ayet سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ اِذَا انْطَلَقْتُمْ اِلٰى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْۚ يُر۪يدُونَ اَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللّٰهِۜ قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذٰلِكُمْ قَالَ اللّٰهُ مِنْ قَبْلُۚ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَاۜ بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ اِلَّا قَل۪يلًا Siz Hayber’deki ganimetleri almaya gittiğinizde Hudeybiye seferinden geri kalanlar “Bırakın, biz de sizin peşinizden gelelim” diyecekler. Onlar, Allah’ın hükmünü değiştirmek istiyorlar. De ki “Siz bizimle asla gelemezsiniz; çünkü Allah daha önce hakkınızda böyle buyurdu.” Bu kez “Aslında siz bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Bilakis onlar, meselenin özünü kavrayamayan anlayışı kıt kimselerdir. Felâk / 5. Ayet وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ “Kıskandığında hasetçinin şerrinden!” Bakara / 90. Ayet بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِه۪ٓ اَنْفُسَهُمْ اَنْ يَكْفُرُوا بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بَغْيًا اَنْ يُنَزِّلَ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۚ فَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ عَلٰى غَضَبٍۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ مُه۪ينٌ Onlar, Allah’ın dilediği kuluna lutufta bulunarak peygamberlik vermesini kıskandılar da, Kur’an’ı inkâr ederek kendilerini ne kötü bir şeye sattılar. Böylece onlar gazap üstüne gazaba uğradılar. Zâten kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır. Bakara / 213. Ayet كَانَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللّٰهُ النَّبِيّ۪نَ مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَۖ وَاَنْزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ ف۪يمَا اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَمَا اخْتَلَفَ ف۪يهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوهُ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۚ فَهَدَى اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَا اخْتَلَفُوا ف۪يهِ مِنَ الْحَقِّ بِاِذْنِه۪ۜ وَاللّٰهُ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ İnsanlar, başlangıçta aynı dine inanan tek bir ümmetti. Sonra kimi iman kimi inkâr ederek anlaşmazlığa düştüler de Allah onlara, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler gönderdi. Anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hakem olması için o peygamberlere dinî gerçekleri içeren kitaplar indirdi. Ancak Ehl-i kitap, kendilerine apaçık gerçekler geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden o gerçek hakkında anlaşmazlığa düştüler. Sonra Allah, kendi iradesiyle, onların anlaşmazlığa düştükleri konuda, iman edenlere doğru yolu gösterdi. Allah, dilediği kimseyi dosdoğru yola eriştirir. Âl-i İmrân / 19. Ayet اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ Şüphesiz Allah katında tek makbul din İslâm’dır. Ehl-i kitap, ancak kendilerine Peygamber’in hak olduğuna dâir bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Artık kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şunu bilsin ki Allah, elbette hesâbı çok çabuk görendir. Nisâ / 128. Ayet وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا اَوْ اِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًاۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden, geçimsizliğinden ve büsbütün kendisinden yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, o takdirde anlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Karşılıklı anlaşmak, elbette en iyi yoldur. Şu bir gerçek ki nefisler, bencil ve menfaatlerine düşkün olarak yaratılmışlardır. Bu bakımdan ey kocalar, siz eşlerinize güzel davranır ve onlara haksızlık etmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptığınız her şeyden haberdârdır. Tekvir / 24. Ayet وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَن۪ينٍۚ O, kendisine vahiy yoluyla gelen gaybî bilgileri size tebliğ edip öğretmede asla cimri davranan biri de değildir.

haset etmek ile ilgili hadisler ve ayetler