Olmaz ki , böyle de yatılmaz ki!!!!" Yoruma gelince hem hakkını vermek hem de sıyırılmak için ben Sayın tabure'nin satırlarını buraya konuk ediyorum ; [ Ellerinize sağlık profesör. Bu da belli ki MEB onaylı eserlerden "İndir Don Juan" linki de isabetli olmuş ] Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim.
Siyasi konularda yazılar yazmam ve paylaşmam köşemde. Genellikle siyaset dışı, hemen her konuda yazılar yazmaya çalışırım. Yazacağım yazı da siyasi bir yazı gibi görünse de aslında, siyasetin en alt kısmı olan muhtarlıkla ve bir muhtar adayımızla ilgili olacak. Her haliyle renkli bir kişiliğe sahip olan bu dostumuz, muhtar adayımız, genç kardeşlerimizden biri
YolcuYolunda Gerek (feat. Eflatun) Nalan Tokyurek. Böyle Ayrılık Olmaz Nalan Tokyurek. Hoşgeldin Nalan Tokyurek. İyi ki Doğdun Nalan Tokyurek. Annem Nalan Tokyurek. Böyle Ayrılık Olmaz Nalan Tokyurek. Anlat Bakalım (feat. Fatih Erkoç) Nalan Tokyurek.
Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki! (Orhan Veli Kanık) Ruşen Eşref Ünaydın'ın "Diyorlar ki" adlı eseri ne güzeldir! Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer. Ki bağlacı, birkaç örnekte kalıplaşmış olduğu için bitişik yazılır: belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki.
En etkili beyin egzersizlerinden biri de dille ilgili bilgileri sınamak. -ki’den başlıyoruz. Perihan Özcan Chocardelle ozcanperi@gmail.com. 1. «Olmaz ki, böyle de yatılmaz ki» Orhan Veli Kanık’ın Sere serpe şiirinin dizesinde geçen -ki hangisidir? Fiil. Zamir.
Listento Olmaz Ki Böyle on Spotify. Özgür KaplanSong · 2021.
JfO8QS. Uzanıp yatıvermiş, sere serpe; Entarisi sıyrılmış, hafiften Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor; Bir eliyle de göğsünü tutmuş. İçinde kötülüğü yok, biliyorum; Yok, benim de yok ama… Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki! Böyle diyor çok erken yaşta kaybettiğimiz ünlü şair Orhan Veli. Benim de yok içimde kötülük. Anlatayım isterseniz… Benim derdim hepimizin derdi, benim derdim otobüsçünün sıkıntısının bitmesi, daha iyi günler görmesi, yatırımının karşılığını alması ve güvenle yolcusunu dilediği yere taşıması… Başkasının ne niyetini bilirim ne de ne yaptığını… Ama biliyorum ki, otobüsçülerin çatı örgütü diye lanse edilen federasyonların derdi başka, niyeti de öyle… Onlar hep bana, rab banacı. Onlar götürsünler sadece, ceplerinde akrep taşıdıkları için ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmasınlar, bir de üstüne üstlük, yolcusuna güvenli, huzurlu, konforlu hizmet vermek için canla başla çalışan, gece gündüz geleceğini düşünen otobüsçüye “elinizi taşın altına sokun” diye fetva veriyorlar. Otogarda herhangi bir otobüsçüye sorsanız en az yarım saat derdini, sıkıntısını anlatır da bitiremez. Bu anlı şanlı biraz da yandan çarklı federasyonlarımızın başındakiler, dönen tekerlekleri olmadığı, sadece işletmeci oldukları için umursamazlar bu dile getirilenleri. Kaç kez yazdım ben bile unuttum, ama bir kulaklarından girdi, diğerinden çıktı. İş işten geçtikten, jeton düştükten sonra, benim defalarca söylediklerimi sanki kendilerinin orijinal görüşüymüş gibi ortaya atıp hem zaman kaybettiriyorlar hem de otobüsçünün maddi manevi kazancını… İstanbul Otogarının yetersiz olduğunu yıllardır söylüyorum, şimdi tek tük, biraz da gizlice onlar da söylemeye başladı. Buranın değişmesi lazım. Bir yerde değil birkaç yerde otogar yapılması lazım. Otogar olması muhtemel yerlerin altyapısının şimdiden düzenlenmesi için girişimde bulunmak lazım. Bakın, Ataşehir’de bir otogar yapılması planlanıyor… Ama otobüslere üçüncü köprü zorunlu olduğu için otobüsçüye yarar yerine zarar yazacak. Girmesi bir dert, çıkması bir diğer dert, oraya çıkan yollardaki trafik hele, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Daha da önemlisi, eğer belli yollarla Kuzey Marmara Otoyolu da zorunlu tutulursa vay geldi otobüsçünün başına. Sonradan başımızı taşlara vursak ne fayda!
Flaming June 1895- Lord Frederic LeightonFlaming June'u ilk defa Amerika'da kardeşimin evinde NY Metropolitan Müzesindeki "Sleeping Beauty "Serginin afişiyle görmüştüm. Geçen senede Madrid seyahatimde Museo Del Prado'da benden önceki sergide yer almıştı. Yine göremedim de sadece magnetini alabilmiştim. Her sabah süt almak için buzdolabını açtığımda mutlaka bir defa bakarım, elbisenin renginden midir, yoksa güzeller güzeli bir kadının uyuşundaki naiflik midir bilmem ama hep içimi aydınlatır. 19. yüzyil Viktoria döneminin ressamı Lord Frederic Leighton'un 1830-1896 başyapıtı olan Flaming June'nun orjinalı 120X120 ebatlarında yağlı boya resimdir. Bir süre kayboluyor ama 1960 yılında bir müzayede de tekrar bulunuyor ve şimdi Ponce Museum of Art,Ponce Puerto Rico'da bulunuyor. Ponce Museum of Art renovasyonda iken resim tüm dünya'yı dolaşıyor. O önde ben arkada bir süre takip ettim ama resim şimdi müzeye geri dönmüş. Resme modellik yapan Doroty Done eğitimsiz doğu Londra'lı bir aktris. Lord Frederic Leighton'un bir çok resmine de modellik yapmış. Resmin en çarpıcı özelliği kullanılan renkler ile yaratılan görsel oyun. Öndeki parlak kavuniçi tonuna arkada kontrast olarak sakinleştirici mavi ise kor ateşi simgeliyor. Yunan tanrıçası Venusü hatırlatan güzeller güzeli bir bayan Akdeniz yazında mermer bir balkonda oturma pozisyonunda duygusal bir oturuş ile. Sağ arkadaki zakkum ise uyku ile ölüm arasındaki ince çizgiyi simgeliyor. Bir kadın bence ancak bu kadar güzel uyuyabilir. Flaming June'a bakarken aklıma hep Orhan Veli'nin Bella için yazdığı bu dizeler gelir. Uzanıp yatıvermiş, sere serpe, Entarisi sıyrılmış hafiften, Kolunu kaldırmış,koltuğu görünüyor, Bir eliyle de göysünü tutmuş, İçinde kötülüğü yok, biliyorum Yok, benimde yok ama........ Olmaz ki! Böylede yatılmaz ki!!! Pin It
olmaz ki böyle de yatılmaz ki