İnsanve kainat hakkında aradığınız bilgiler doğru kaynaklardan sizlere..
içinevlenecek kişilerin veya vekillerinin onayı, en az iki. şahit, nikâhın alenî (açık) olması, muvakkat (belli bir süre. için) olmaması gibi temel şartlar gerekir. a) Dünür Olma Sırasında Yapılabilecek Dua. Bir kadını ailesinden istemeye gelen kişinin söze. Allah’a hamd ederek başlaması ve Peygamberimiz (s.a.s.)’e.
Duaile kendimizi Allah'a daha yakın hissederiz. Duasız bir insan, ışıksız bir mahzene benzer. Duasız insan, yalnızlığın karanlık hapishanesi içinde çırpınan Allah'a arz etmeli ve dua ederken bu makamda olduğunu unutmamalıdır. Yoksulluğunu sevgi ve saygıyla Allah'a sunmalıdır. Genellikle felsefî, bilimsel ve
Allaha Yakın Olmak. Yüce Allah’ın eşsiz isimlerinden biri olan Karib (yarattıklarına yakın olan) ismi celali ve Allah’ın kuluna şah damarından daha yakın olduğu (Kaf Suresi Ayet 16) ayeti celilesi aklıma geldikçe, beni yaratan bana bu kadar yakınken ve O’na yakın olmam için bana sayısız fırsat verirken nasıl olur
BİRİNDENHAKKINI ALMAK İÇİN OKUNACAK DUA. Almakta aciz kalınan hakkını almak, ağır bir hastalıktan şifa bulmak, düşmanına üstünlük sağlamak ve korkularından emin olmak, işlerinin kolaylaşması ve işinde muvaffak olmak ve borç ödeme gücüne kavuşmak için aşağıda yazılı olan ayeti her gün 1153 defa imkan bulduğu
Dualarımduaların olsun. İsteğin isteğimdir, Allah kabul etsin. <> amin <> Allah yardımcın olsun dr sağolun. Allah’ın en çok sevdiği şey “Kapısının” çalınmasıdır. O da dua ile olur. Allah salt namaz kılıp (Ekiymetüssalat) ardından kapı çalmayanı (Salat) kibirli sayıyor. Bu çok önemli bir sırdır.
ASfYv. İstiaze ne demektir? İstiaze ile ilgili Peygamber Efendimiz neler söylemiştir? Ebû Hüreyre, Allah Resûlü"nün sav şöyle dua ettiğini söylemektedir “Allah"ım! Bozgunculuktan, münafıklıktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım.” D1546 Ebû Dâvûd, Vitr, 32; N5473 Nesâî, İstiâze, 21 *** Hz. Âişe anlatıyor “Bir gece Allah Resûlü"nü sav yatakta bulamadım, onu el yordamıyla aramaya başladım. O sırada elim ayaklarının tabanlarına değdi. Ayaklarını dikmiş vaziyette secde hâlindeydi ve "Allah"ım! Gazabından rızana, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin. " diye dua ediyordu.” M1090 Müslim, Salât, 222 *** Ebû Hüreyre"den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber sav şöyle dua ediyordu “Allah"ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana sığınırım. ” D1544 Ebû Dâvûd, Vitr, 32 *** İbn Abbâs"tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber sav Hasan ile Hüseyin için dua ederek şu sözlerle onların başına gelebilecek kötülüklerden Allah"a sığınırdı “Her tür şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah"ın tam kelimelerine sonsuz iradesine ve hükmüne sığınırım. ” Sonra da “Atanız İbrâhim de bu duayı oğulları İsmâil ile İshak için yapardı. ” derdi. B3371 Buhârî, Enbiyâ, 10 *** Şüteyr b. Şekel"in naklettiğine göre, babası Şekel b. Humeyd şunları anlatmıştı “Hz. Peygamber"e sav giderek, "Ey Allah"ın Resûlü, bana kendisiyle Allah"a sığınacağım bir dua öğret." dedim. Hz. Peygamber omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu "De ki, Allah"ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım. "” T3492 Tirmizî, Deavât, 74 *** Zeyd b. Erkam şöyle demiştir Ben size sadece Resûlullah"ın sav bize öğrettiğini öğretiyorum. O şöyle derdi “Allah"ım! Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah"ım! Nefsime takvasını sorumluluk bilincini nasip et ve onu arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velisi sensin. Allah"ım! Huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım. ” N5460 Nesâî, İstiâze, 13; M6906 Müslim, Zikir, 73 - Beşeriyetin yaşadığı ilk tecrübe, insanın bir himayeye, sığınağa en çok muhtaç olduğu ânı sahnelemektedir. Hani, “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin, orada dilediğinizden bolca yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” 1 emrine muhatap olan insanlığın ebeveyni, Yüce Yaratıcı’nın “Şeytan sana ve eşine düşmandır. Sakın ola sizi cennetten çıkarmasın, yoksa sıkıntı çekersin!” 2 uyarısını bir anda unutmuşlardı. Bu gafleti fırsat bilen şeytan ise bazı asılsız vaatlerle3 onları İlâhî sesi unutup kendilerine apaçık düşman olan şeytanın5 oyununa gelen Hz. Âdem ile Havva, Allah’ın “Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin. Yeryüzü belirli bir süreye kadar size barınak ve geçim yeri olacaktır.” 6 emriyle cennetten, “yüce” bir makamdan, daha aşağı bir makama, “dünya”ya düşmüşlerdi. Bir anda kendileriyle baş başa kalıveren Hz. Âdem ile Havva, yalnızlık ve çaresizlik içerisinde hatalarının farkına vardıklarında, “Rabbimiz, biz nefsimize yazık ettik. Şayet sen bizi bağışlamazsan hüsrana uğrayanlardan oluruz.” 7 niyazıyla Rahmân’ın affına ve merhametine, O’nun sonsuz himayesine sığınmışlardı. Hz. Âdem ve Havva’dan sonra Allah’ın insanlar için seçtiği tüm önderler, elçiler çeşitli vesilelerle Rablerine sığınmayı bir hayat tarzı olarak benimsemişlerdi. Hz. Nuh, hakkında bilgisi olmayan şeyleri Rabbinden istemekten yine Rabbine Hz. Yusuf hem kendisine gayri meşru bir birliktelik için ısrar eden hanımın çağrısı, hem de kardeşlerinden gelen haksız bir uygulama teklifi karşısında “Maazallah! Allah’a sığınırım.” Hz. Musa, kavmine karşı alaycı bir tavır takınarak cahillik etmekten,10 kendisini öldürmek isteyen Firavun gibi âhirete inanmayan kibirlilerden11 ve onların düşmanlıklarından12 Rabbi olan Allah’a sığınmıştı. Kur’an’da anılan örnek şahsiyetlerden biri olan İmrân’ın hanımı, hamile iken karnındaki çocuğu Rabbine adamıştı. Doğan çocuğun kız olduğunu gördüğünde ise ona Meryem adını vermiş ve kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu Allah’ın himayesine tevdi etmişti. Rabbi de bunu kabul etmiş, Meryem’i en güzel şekilde Hz. Meryem, bu ilâhî himaye içerisinde öylesine iffetli yetişti ki insan suretinde gelen Cebrail’i kendisine zarar verecek biri sandığı için “Senden, çok esirgeyici olan Allah’a sığınırım.” İnsanlığa rehber olarak gönderilen peygamberlerin, salih kulların ve örnek şahsiyetlerin yakarışlarında da gördüğümüz gibi, fıtratıyla uyumlu olma ve özüyle çelişmeme arzusu, insan için en büyük sığınma sebebidir. Zira insanoğlu için kendini kaybetmesinden, yolunu şaşırmasından, azgınlığa ve taşkınlığa sürüklenmesinden daha büyük tehlike yoktur. Nitekim her şeyi yoktan var eden Allah, Hâtemü’l-Enbiyâ’ya/Son Peygamberi’ne vahyettiği mesajlarında öncelikle kötülerden ve kötülüklerden sığınmayı öğretiyordu. Hz. Âdem ile Havva kıssasında da görüldüğü üzere, insanı doğru yoldan saptırmayı ahdettiği için şeytan,15 kendisinden Allah’a sığınılacak baş ayartıcıydı “Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise siz de onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.” 16 İblis, her türlü kötülüğün, kötü niyetin, taşkınlığın, çirkinliğin odağıdır. Mümin ondan sığınmayı başarabilirse, kendisine gelecek kötülüklerin kaynağını kurutmuş olacaktır. Bu yüzden Allah Teâlâ, son Elçisi’ne de şeytandan korunmak için kendisine sığınmasını sık sık emreder “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni ayartmaya çalışırsa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” 17 “De ki Yâ Rabbi, şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım; onların bana yaklaşmalarından da sana sığınırım.” 18 Hatta Yüce Yaratıcı, “Muavvizetân” olarak bilinen iki özel sûrede, Resûlü’nün şahsında tüm inananların şeytandan, şeytanî telkinlerden ve davranışlardan kendisine sığınmalarını istiyordu “De ki Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!” 19 “De ki İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melik’ine sahibine, hâkimine insanların İlâh’ına sığınırım!” 20 Allah Resûlü, Felâk ve Nâs sûrelerini okuyarak Allah’a sığınmayı prensip edinmiş, yatmadan önce kendisi mutlaka okuduğu gibi, yakınlarına da Allah’a sığınmada okunacak en güzel dua olarak bu iki sûreyi tavsiye Çünkü Hz. Peygamber’in sav deyişiyle “insanın içinde, tıpkı bedenindeki kan gibi dolaşan” şeytan,22 insanı özünden uzaklaştıran, onu kirli işlere, taşkınlığa, günaha sürükleyen bir aktördür. Her insanla birlikte var olan23 ve hiç kimsenin içinden atamayacağı bu kötülükten kurtulmanın yolu, onu da yaratan Rabbe sığınmaktır. Nitekim Allah Resûlü sav, torunları için yaptığı duada onları şeytanın kötülüklerinden koruması için Allah’ın iradesine Çünkü şeytanın, Rablerine sığınan müminler üzerinde hiçbir nüfuzu, hiçbir etkinliği Allah, Hz. Peygamber’e, şeytandan olduğu gibi onun telkinleri neticesinde insanın sergileyebileceği olumsuz tutum ve davranışlardan da Rabbine sığınmasını öğretmişti. Nitekim Nebî sav Mekke’de İslâm’a davet ederken müşriklerden gördüğü şiddetli baskı ve kötü muamele karşısında “Af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” 26 emrine muhatap olunca, “Ey Rabbim! Öfke durumunda ne yapayım?” diye sormuş ve akabinde, “Eğer şeytan seni kışkırtacak olursa, hemen Allah’a sığın! Çünkü O, işitendir, bilendir.” 27 âyet-i kerîmesi nâzil Sevgili Peygamberimiz, çeşitli vesilelerle ashâbına da öfkeli anlarında, hiddet telkin eden şeytandan Allah’a sığınmalarını öğütlemiştir. Mamafih bir defasında Hz. Peygamber’in yanında birbirine hakaret eden iki kişiden biri o kadar öfkelenmişti ki boyun damarları şişmiş, rengi değişmişti. Bunu gören Nebî sav, “Ben bir söz biliyorum, eğer şu zât o sözü söylese, öfkesi mutlaka gider.” buyurdu. Orada bulunanlardan biri hemen adamın yanına giderek, Hz. Peygamber’in kastettiği “Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm.” Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. sözünü söylemesini tavsiye etti. Ne var ki adam bu öğüdün büyüklüğünü anlamayarak “Hasta gibi bir hâlim mi var? Ben deli miyim? Haydi, git işine!” karşılığını Şeytanın, Allah’ın şükreden kullarını saptırmak için O’nun dosdoğru yolunun üzerinde pusu kuracağını söylemesinden de30 anlaşılacağı üzere, müminin şeytanî vesveselere en çok maruz kaldığı durumlar arasında, Allah’a kullukla meşgul olduğu anlar sayılabilir. Bu durumda kalbin her türlü kötü niyet ve düşünceden arındırılıp Cenâb-ı Hakk’a açılması için en başta şeytandan Allah’a sığınmak gerekir. Nitekim Rabbimiz, müminlerden yüce kelâmı Kur’an’ı okuduklarında şeytandan Allah’a sığınmalarını Böylece mümin, Kur’an’la ilgili yanlış vehimlerden, anlayışlardan Allah’a sığınmış olacak ve Kur’an’ın rehberliğiyle, nuruyla aydınlanmasının önündeki en büyük engeli, şeytanî vehimleri kaldırmış olacaktır. Şeytanın temel amacı, apaçık düşmanı olduğu insanı doğru yoldan saptırmak olduğuna göre, bir mümin her şeyden evvel imanını kaybetmekten Allah’a sığınmalıdır. Bu nedenle Allah Resûlü, özellikle ümmetine öğretmek açısından dualarında öncelikle inanca zarar vererek âhiret saadetini engelleyebilecek durumlardan ve olumsuz davranışlar sergilemekten Allah’a bağlamda o sav,“Allah’ım! Bozgunculuktan, münafıklıktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım.” 32 buyurur, ayrıca fayda vermeyen bilgiden, kalbin kötülüklere kaymasından ve ürpermemesinden, nefsin doymamasından, cimrilikten ve kabir azabından,33 tembellikten, ihanetten, günahlardan, zulümden, kaba/cahilce davranmaktan,34 ayak sürçmesi diye tabir ettiği kusurlardan, yaptığı ve yapabileceği hatalardan Allah’a Peygamber Efendimiz, istiâzelerinin önemli bir kısmında da kabir azabından, cehennemden,36 kıyamet günü darlığa düşmekten,37 Allah’ın azap ve gazabından yine Allah’a sığınmıştı. Sevgili eşi Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre bir gece secde hâlinde şöyle dua ediyordu “Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.” 38 Rahmân’dan yine Rahmân’a sığınmayı ifade eden bu dua, Allah’a sığınmak için tek sebebin, insanın âhiret hayatını harap etmek isteyen şeytandan veya onun dostlarından gelecek telkinler ve kötülükler olmadığını göstermektedir. Sığınma ihtiyacını doğuran bir sebep de insanın huzur ve güven içinde var olma ihtiyacıdır. İnsan, çaresiz kaldığı, yaşamın sıkıntılarıyla baş etmekte zorlandığı durumlarda kendisini hayata bağlayacak ve ona güven verecek yüce bir varlığa sığınma ihtiyacı duyar. “Yoksa darda kalana, dua ettiği zaman icabet eden ve o sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzüne halife kılan mı hayırlı?” 39 buyuran Rabbimiz, bizi zor durumda bırakan çeşitli dünyevî sıkıntılarla karşılaştığımızda yine en muhkem sığınağa, yani O’nun kudretine ve merhametine sığınmamızı istemektedir. İnsan zaaflarıyla var olduğu müddetçe ki her zaman öyle kalacaktır inanmış kişi, kendisinden daha yüce olan Allah’a sığınmaya devam edecektir. Nitekim inançsız insanların dahi en zor ve çaresiz anlarında Rahmân’ın sonsuz merhametine sığındıklarını ifade eden aşağıdaki âyet, bu duygunun, yaratılışın bir parçası olduğunu göstermektedir “Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Öyle ki gemilerle denize açıldığınızda, gemilerin elverişli bir rüzgârın önünde yolcuları alıp götürdüğü zaman olanları düşünün, gemidekiler sevinç ve güvenlik içinde hissederler kendilerini. Derken bir fırtına yakalar gemiyi ve dalgalar her yandan kuşatır onları. Öyle ki ölümün kendilerini çepeçevre sardığını düşünürler de o zaman dinlerine sıkı sıkı sarılıp yalnızca Allah’a yönelerek Bizi bu felâketten kurtarırsan, andolsun ki şükreden kimselerden olacağız!’ diye yalvarıp yakarırlar O’na.” 40 Hadis kaynaklarımızda aktarılan bilgiler, Hz. Peygamber’in, hem darlıkta hem de bollukta Allah’a sığınmayı yaşamının bir parçası hâline getirdiğini ve var olmakla sığınmak arasında sıkı bir ilişki kurduğunu göstermektedir. Öyle ki büyük hadis âlimlerimizden İmam Nesâî, Sünen adlı kıymetli hadis kitabında “Kitâbü’l-İstiâze” Sığınma Bölümü adıyla müstakil bir bölüm ayırmış ve orada toplam yüz on bir hadis nakletmiştir. Bu hadislerde, müminin ahlâkî zaaflardan korunmasına ve kendisiyle hesaplaşmasına yönelik sığınmaların yanı sıra, kişinin elinde olmadan karşılaşabileceği ve hayatını zora sokacak dünyevî sıkıntı ve felâketlerden Allah’a sığınmasını ifade eden yakarışlar da dikkat çekmektedir. Bir insan olarak Nebî sav, beşerin başına gelebilecek her türlü hastalıktan, delilikten, cüzzamdan, alacadan,41 âcizlikten, ömrün sonunda bunamaktan Allah’a Sade bir yaşam biçimini tercih etmekle birlikte o sav, “Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana sığınırım.” 43 diye dua ederdi. Açlıktan,44 kötü kaderden ve şiddetli belalardan45 Allah’a sığınırdı. Abdullah b. Ömer onun duaları arasında şu cümleyi nakleder “Allah’ım! Nimetlerinin yok olmasından, sağlığımın bozulmasından, ansızın gelecek cezandan ve öfkene sebep olan her şeyden sana sığınırım.” 46 Hz. Âişe, Peygamber Efendimizin en çok günaha girmekten ve borçtan Allah’a sığındığını nakletmektedir. Müminlerin annesi, “Ey Allah’ın Resûlü! Borçtan ne kadar da çok Allah’a sığınıyorsunuz?” diye şaşkınlığını dile getirince, Peygamberimiz, “Borçlanan kimse konuşur ama yalan söyler; söz verir ama sözünü yerine getirmez.” 47 karşılığını vererek, bir taraftan da borç altında kalanların sergileyebileceği olumsuz davranışlara dikkat çekmiştir. Enes b. Mâlik de Resûlullah’a hizmet ederken onun sık sık şöyle dediğini bildirmektedir “Allah’ım, sıkıntıdan, üzüntüden, borçların ağırlığından ve güç sahibi olan kişilerin haksızlığına uğramaktan sana sığınırım.” 48 Borçlu yaşamaktan Allah’a sığınan Peygamberimiz sav ashâbından borç yükü altında ezilenlere ise Allah’a dayanmalarını, O’nun yardımına sığınmalarını öğütlemiştir. Nitekim Resûlullah sav, yakasını bırakmayan borçlar yüzünden sıkıntı yaşayan ensardan Ebû Ümâme’ye, “Sana bir söz öğreteyim mi? Onu söylediğin zaman Allah cc kederlerini giderir ve borcunu ödeme imkânı sağlar.” buyurmuş, sabah ve akşam şu cümlelerle Allah’a sığınmasını tavsiye etmişti “Allah’ım! Gam ve kederden sana sığınırım, çaresizlik ve tembellikten sana sığınırım, korkaklık ve cimrilikten sana sığınırım, ağır borç altında kalmaktan ve güç sahibi olan kişilerin zulmüne uğramaktan sana sığınırım. ” Ebû Ümâme, Peygamberimizin öğrettiği bu cümlelerle Allah’a sığındıktan sonra hem kederinden kurtulduğunu, hem de kısa sürede borcunu ödeme fırsatı bulduğunu Kimseye muhtaç olmadan sağlıklı bir şekilde yaşama arzusunu dualarına yansıtan Sevgili Peygamberimiz sav, hayatının acı bir felâketle son bulmasından da Allah’a sığınır ve şöyle dua ederdi “Allah’ım! Yıkıntı altında kalmaktan sana sığınırım, yüksek yerden düşmekten sana sığınırım. Suda boğulmaktan ve yangından sana sığınırım. Ölüm anında şeytanın gelip beni aldatmasından, senin yolunda savaş esnasında düşmandan kaçarken ölmekten ve zehirli hayvanların sokmasıyla ölmekten sana sığınırım. ”50 Peygamberimiz döneminde hayatlarını çöl ortasında, korunaksız, derme çatma evlerde geçiren Arapların ne tür tehlikelerle iç içe yaşamak durumunda olduklarını tahmin etmek zor değildir. Resûlullah sav günlük hayatta karşılaşılabilecek tehlikelere maruz kalmamaları için de müminlere Allah’ın sonsuz gücüne ve iradesine sığınmalarını öğütlemiştir. Ancak Hz. Peygamber’in bu istikametteki öğütleri, kişinin huzur ve güven içerisinde hayatını sürdürmek için çaba sarf etmesi gerektiği gerçeğiyle çelişmez. Nitekim Nebî’nin sav, insanın can güvenliğini tehdit eden birtakım zararlı hayvanların ihramlıyken bile öldürülmelerinde sakınca görmemesi,51 felâketlerden korunmak için Allah’a sığınmanın, o felâketlere karşı gerekli maddî tedbirleri alma zorunluluğunu ortadan kaldırmadığını gösterir. Müslüman için sığınma bir varoluş ahlâkıdır; sadece tehlikelerden korunmaya bağlı bir eylem değildir. Muhtemel tehlikelere karşı en sıkı tedbirleri aldığı durumlarda bile, Müslüman, varlığın tek sebebi olan Rabbine sığınmayı ihmal etmez. Müminin bu tutumu, kâinata hükmeden Yüce Yaratıcı’nın cc izni dışında hiçbir şeyin olamayacağı inancıyla alâkalıdır. Bizzat Resûlullah sav torunları Hasan ve Hüseyin için “Her tür şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah’ın tam kelimelerine sonsuz iradesine ve hükmüne sığınırım.” Sonra da, “Atanız İbrâhim de bu duayı oğulları İsmâil ile İshak için yapardı.” diye dua ederdi. 52 Resûlullah’ın Müslümanlara öğrettiği bu dualarda geçen “Allah’ın tam kelimeleri” , “O’nun işi, bir şeyin olmasını istedi mi ona, sadece Ol!’ demektir, o da hemen oluverir.”53 âyetindeki “Ol!” buyruğudur. Hiç kimse ve hiçbir şey O’nun kelimelerini hükmünü ve sınırsız iradesini etkisiz kılamayacağına 54 göre, bir şeyin olmasını istemediği zaman ona mani olacak kimse de Halk arasında yaygın olarak kullanılan “Allah’ın dediği olur.” cümlesi, bu inancın samimi biçimde dışa vurumu olsa gerektir. Elbette Allah’ın “Ol!” buyruğuyla insan iradesi ve çabasının hiçe sayıldığı gibi yanlış vehimlere kapılmamak gerekir. Esasen hayatı şekillendiren şey, Yaratıcı’nın “Ol!” emriyle koyduğu varoluş yasalarıdır. Şunu da ilâve etmek gerekir ki tedavi imkânlarının sınırlı olduğu Peygamber döneminde, çeşitli sıkıntılarla karşılaşan insanların ilk etapta Resûlullah’a gelmekten başka yapacak bir şeyleri yoktur, dolayısıyla Allah’a sığınarak kendilerini psikolojik bir güvence altına da almışlardır. Zira dinî bilginin ve telkinlerin insan psikolojisinde olumlu etkiler oluşturduğu yadsınamaz bir gerçektir. Hz. Peygamber, insan için zaman zaman psikolojik bir rahatsızlığa dönüşen “korku”ya karşı da müminleri Allah’ın tam kelimelerine sığınmaya davet etmiş, korkudan kurtulmaları için onlara şu duayı öğretmiştir “Allah’ın gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve onların bana uğramalarından, Allah’ın tam kelimelerine sığınırım.” İbadete düşkün bilge sahâbî Abdullah b. Amr, Peygamber Efendimizden sav naklettiği bu duayı yetişkin evlâtlarına öğretir, henüz aklı ermeyen küçükler için de yazıp boyunlarına Düşmanlarına korku saldığı için “Allah’ın Kılıcı” lakabına lâyık görülen kahraman sahâbî Hâlid b. Velîd, ne garip tecellidir ki ömrünün bir zamanında uykularını kaçıran korkulu rüyalar görmeye başlamıştı. Resûl-i Ekrem’in sav, gördüğü kâbuslardan kurtulmak için kendisine gelen Hâlid’e sunduğu reçetede şu vardı “Yatağına girdiğin zaman şöyle dua et Allah’ın gazabından, azabından, kullarının kötülüklerinden, şeytanların ayartmalarından ve yanıma yaklaşmalarından Allah’ın tam kelimelerine hükmüne ve iradesine sığınırım.” 57 Hâlid b. Velîd bu duayı okumaya başladıktan sonra endişelerinden Öyle ki Hz. Âişe’nin aktardığına göre birkaç gün geçtikten sonra Resûlullah’ın sav yanına gelerek şöyle demişti “Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Elçisi! Öğrettiğin duayı hiç aksatmadan okudum ve hiçbir şeyim kalmadı. Hatta şu an gece vakti kafesindeki bir aslanın yanına girsem, yine de korkmam.”59 Müminlere yatağa girdiklerinde huzur içinde uyumaları için Allah’a sığınmalarını tavsiye eden Hz. Peygamber’in sav60 bunun dışında çeşitli zaman ve mekânlarda ağzından eksik etmediği sığınma duaları vardı. O sav, evinden çıkarken dışarıda yaşayabileceği olumsuzluklara karşı şöyle dua ederdi “Bismillâh! Allah’ım! Ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından, sapmaktan veya saptırmaktan, haksızlık etmekten veya haksızlığa uğramaktan, kaba/cahilce davranmaktan ya da davranılmaktan sana sığınırım.” 61 Yolculukta karşılaşabileceği her türlü sıkıntıdan daima Allah’a sığınan62 Sevgili Peygamberimizin, yolculuğa çıkmadan önce dudaklarının arasından şu cümleler dökülürdü “Allah’ım! Yolculuğun yorgunluk ve sıkıntılarından, yoldan kötü bir şekilde dönmekten, iyi hallerden kötü hallere düşmekten, mazlumun bedduasından, mala ve aileye gelecek kötülüklerden sana sığınırım.” 63 Bir yerde konakladığında ise Allah’a şöyle sığınırdı “Allah’ım! İhtiyarlıktan, kederden, âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç sıkıntısından ve güç sahibi olan kişilerin haksızlığına uğramaktan sana sığınırım.” 64 Tuvalete giderken de “Görünen ve görünmeyen pisliklerden Allah’a sığınırım.” Allah’a dayanma, O’nun yardımına güvenme ve O’nun sonsuz iradesine sığınma Resûl-i Ekrem’in sav hayatını öyle kuşatmıştı ki son demlerinde en çok okuduğu duada da Yüce Allah’ın merhametine sığınma vardı. Sağlığında, “Allah’ım! Ölüm anında şeytanın gelip beni aldatmasından sana sığınırım.” 66 buyuran Nebî sav, sevgili eşi Hz. Âişe’nin naklettiğine göre vefat etmeden önce sık sık şöyle dua etmişti “Allah’ım! Yaptığım ve yapabileceğim şeylerin şerrinden sana sığınırım. ”67 Müminlere son derece düşkün olan Hz. Peygamber, onlara abdesti, namazı öğrettiği gibi Allah’a kulluğun bir başka tezahürü olan istiâzeyi de öğretiyordu. Hadislerden anladığımıza göre, Yüce Yaratıcı’ya sığınmayı ifade eden dualar da Müslümanlar arasında diğer ibadetler gibi öğrenilen ve öğretilen şeylerdi. Nitekim Hz. Peygamber’in vefatından sonra Kûfe’ye yerleşen Yemen asıllı sahâbî Şekel b. Humeyd, Resûlullah’ın yanına gelerek “Ey Allah’ın Resûlü! Bana bir dua öğret.” demişti. Efendimiz sav onun elinden tutarak şu kısa ama kapsamlı duayı yapmasını ve ezberlemesini68 istemişti “De ki, Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım.’ ”69 Şekel, bu duayı ezberlediğini ve sürekli okuduğunu Yine Medineli sahâbî Zeyd b. Erkam ra, kendilerine Resûlullah’ın sav öğrettiği şu istiâzeyi çevresindekilere de öğretmişti “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime takvasını sorumluluk bilincini nasip et ve onu arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velisi sensin. Allah’ım! Huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.”71 Bugün modern çağın insanının en büyük açmazı, Tanrı’dan uzaklaşarak kendini sığınaksız bırakmasıdır. Her türlü maddî imkâna ve en yüksek yaşam kalitesine sahip olmalarına rağmen bazıları için hayatın anlamını yitirmesi, buna paralel olarak zihinlerin intihara sürüklenmesi, bu açmazın en bariz göstergesidir. Üzüntü verici olan ise Allah’a inananların da kimi zaman böyle bir açmazın içine düşmesidir. Oysa sığınma, Yüce Yaratıcımızın gönlümüze yerleştirdiği güven içerisinde var kalabilme duygusudur. İstiâze, endişelerimizden, korkularımızdan, istemediklerimizden, her türlü kötülükten Allah’ın kudretine ve himayesine sığınmadır. O’ndan yardım talep etmedir. Ahlâklı olma, ahlâklı kalma çabasıdır. Sadece dilimizle Allah’ı anma ve O’na sığınma cümlelerini peş peşe sıralama değil, yalnız olmadığımızı gönlümüzün en derin yerinde hissetmedir. İstiâze, kendimizi, kulluğumuzu keşfetmenin aracıdır. Hayatımız ancak Allah’a yönelmekle, O’na iltica etmekle anlam kazanır. Şu hâlde Müslüman kendisine en yakın olan Refîk-i A’lâ’ya/Yüce Dost’a sığınmalıdır. Bu sığınış, kulluğun en temel göstergesidir. Zira insan bununla hem kendi âcizliğini, güçsüzlüğünü hem de Allah’ın yüceliğini, kuvvet ve kudretini dile getirir. Dolayısıyla başta şeytan olmak üzere, onun karakterini taşıyan her tür varlığın kötülüğünden, içimize nüfuz edip bizi ayartmasından Allah’a sığınmak, kulluk vazifesinin bir parçasıdır. Bütün bunlardan sonra, Peygamber Efendimizin bize öğrettiği şu istiâze dilimizden eksik olmamalıdır “Allah’ım! Peygamberin Muhammed’in senden istediği hayırlı şeyleri biz de istiyoruz. Peygamberin Muhammed’in sana sığındığı kötü şeylerden biz de sana sığınıyoruz. Yardım sendendir ve varış sanadır. Güç ve kuvvet sadece senin yardımınladır.” 72 - 1 Bakara, 2/35. 2 Tâ-Hâ, 20/117. 3 A’râf, 7/21; Tâ-Hâ, 20/120. 4 Bakara, 2/36. 5 A’râf, 7/22. 6 Bakara, 2/36. 7 A’râf, 7/23. 8 Hûd, 11/47. 9 Yûsuf, 12/23, 79. 10 Bakara, 2/67. 11 Mü’min, 40/27. 12 Duhân, 44/20. 13 Âl-i İmrân, 3/35-37. 14 Meryem, 19/18. 15 Hicr, 15/39. 16 Fâtır, 35/6. 17 Fussilet, 41/36. 18 Mü’minûn, 23/97-98. 19 Felâk, 113/1-5. 20 Nâs, 114/1-6. 21 N5431-5443 Nesâî, İstiâze, 1. 22 B2038 Buhârî, İ’tikâf, 11, B7171 Buhârî, Ahkâm, 21. 23 M7110 Müslim, Sıfâtü’lmünâfikîn, 70. 24 B3371 Buhârî, Enbiyâ, 10. 25 Nahl, 16/99. 26 A’râf, 7/199. 27 A’râf, 7/200. 28 İT3/533 İbn Kesîr, Tefsîr, III, 533. 29 B6048 Buhârî, Edeb, 44; M6647 Müslim, Birr, 110. 30 A’râf, 7/16. 31 Nahl, 16/98. 32 D1546 Ebû Dâvûd, Vitr, 32; N5473 Nesâî, İstiâze, 21. 33 N5444-N5445 Nesâî, İstiâze, 2, 3. 34 B6363, B6375 Buhârî, Deavât, 36, 44; N5488, N5470, N5473, N5474 Nesâî, İstiâze, 19, 21, 22, 30. 35 M6895 Müslim, Zikir, 65. 36 M1324 Müslim, Mesâcid, 128; B1377 Buhârî, Cenâiz, 87. 37 N5537 Nesâî, İstiâze, 63; D766 Ebû Dâvûd, Salât, 118, 119. 38 M1090 Müslim, Salât, 222; T3566 Tirmizî, Deavât, 112. 39 Neml, 27/62. 40 Yûnus, 10/22. 41 N5495 Nesâî, İstiâze, 36; D1554 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 42 B6390 Buhârî, Deavât, 56. 43 D1544 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 44 N5470 Nesâî, İstiâze, 19; D1547 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 45 B6347 Buhârî, Deavât, 28; N5493 Nesâî, İstiâze, 34. 46 M6944 Müslim, Rikâk, 96; D1545 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 47 N5456 Nesâî, İstiâze, 9. 48 D1541 Ebû Dâvûd, Vitr, 32; T3484 Tirmizî, Deavât, 70. 49 D1555 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 50 N5535 Nesâî, İstiâze, 61; D1552 Ebû Dâvûd, Vitr, 32. 51 B3314 Buhârî, Bed’ü’lhalk, 16; M2863 Müslim, Hac, 68. 52 B3371 Buhârî, Enbiyâ, 10; İM3525 İbn Mâce, Tıb, 36. 53 Yâsîn, 36/82. 54 Kehf, 18/27. 55 NV1/61 Hakîm Tirmizî, Nevâdiru’l-usûl, I, 61-62. 56 D3893 Ebû Dâvûd, Tıb, 19; T3528 Tirmizî, Deavât, 93; HM6696 İbn Hanbel, II, 181. 57 MU1741 Muvatta’, Şa’r, 4. 58 NS10602 Nesâî, esSünenü’l-kübrâ, VI, 191. 59 ME931 Taberânî, elMu’cemü’l-evsat, I, 285. 60 T3400 Tirmizî, Deavât, 19. 61 D5094 Ebû Dâvûd, Edeb, 102-103; N5541 Nesâî, İstiâze, 65. 62 M3275 Müslim, Hac, 425; T3438 Tirmizî, Deavât, 41. 63 M3276 Müslim, Hac, 426; N5500 Nesâî, İstiâze, 41. 64 B5425 Buhârî, Et’ıme, 28; N5505 Nesâî, İstiâze, 45. 65 B142 Buhârî, Vudû’, 9; M831 Müslim, Hayız, 122. 66 N5535 Nesâî, İstiâze, 61. 67 N5526 Nesâî, İstiâze, 58; M6895 Müslim, Zikir, 65. 68 MK7225 Taberânî, elMu’cemü’l-kebîr, VII, 310. 69 T3492 Tirmizî, Deavât, 74. 70 N5446 Nesâî, İstiâze, 4. 71 N5460 Nesâî, İstiâze, 13; M6906 Müslim, Zikir, 73. 72 T3521 Tirmizî, Deavât, 88. Kaynak Diyanet Hadislerle İslam
Mutluluk duası, aile saadeti için, eşler arasındaki huzursuzlukların bir kara bulut gibi dağılması ve iç huzur için okunur. Kişi kendini mutsuz ve daralmış hissettiğinde Allah 'a bu dualarla sığınırsa Allah 'ın izniyle fayda görür. Mutlu olmak için sabah ve akşam bir Fatiha ve üç İhlas suresi okunup Peygamber efendimiz sav. in ruhuna ve ailesindeki ölmüşlerinin ruhuna bağışlandıktan sonra 7 defa şu dua edilmelidir Hasbiyallahu lailahe ,illa hüvel aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil aziym. Amin....Allah'a yakın olmak isteyenler ve daima mutlu mesut bir yaşam için şöyle bir mutluluk duası Ya Allahü Ya Alimü Ya Aliyyü Ya Rahmanü Ya Rahimü Ya Azimü Ya Ehadü Ya Vitrü Ya Selamü Ya Mü' minü Ya müheyminü Ya Basıru Ya Vahidü Ya Kerimü Ya Latifü Ya Halimü Ya Kebiru Ya Mütekebbirü Ya Mennanü Ya Hannanü Ya Tevabü Ya Mahmudü Ya Ma 'mudü Ya Zahiru Ya Batınü Ya Tahirü Ya Ev velü Ya Ahirü Ya Hayyü Ya Selamü Ya Vasiu Ya Rafiu Ya Mürtefiu Ya Şamihu Ya Nurü YA Zülkuvveti vel- ikram. Amin... Ayrıca sevdiğiyle mutlu olmak için her gün büyük bir huşu ile 100 defa;İlahe ente maksudi ve rızake matlubi. Amin. diye dua duası olarak etkili olduğu inanılan ve her gün 21 kez okunması gereken diğer bir dua da Yevme tetis semaü bi duhanin mübinin yahşen nâşe hâzâ azabün eliym. La havle vela kuvvete illa billahül aleyyül aziym ve zellel naha lehüm feminha rakubühüm ve minha yekülün. Amin...Dara düşen, huzurunu kaybeden kişi her şeyin Allah' tan geldiğini bilmelidir. Yukarıda zikredilen dualarla Allah' a bolca dua edilmelidir. Son Güncelleme 052315 Mutluluk Duası ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz. 13 Yorum Yapılmış "Mutluluk Duası" Yaşamaktan gün mutlu olmak istiyorum ağlamamak kalmadı benim evet bir ailem var ama beni sevmiyorlar istemiyorlar .ben küçüklüğümden beri sevgi nedir bilmeden büyüdüm ve ben sevgiyi bu yüzden başkalarında aradım .birine çok sevdim ama o benle oynadı ve arkasına bakmadan hayatımı mahvetmesine rağmen ben yinede onu çok sevdim ölümü göze aldım ama hiçbir zaman beni düşünmedi o mutluydu ben mutsuzdum onun umudu yıkılmamış hayelleri vardı benim ise sadece bitmeyen acılarım dinmeyen gözyaşlarım vardı .ama sonra karşıma biri çıktı ben gülmeyi mutlu olmayı öğrendim .huzurlu hissediyordum onun yanında ve ben yine çok sevdim benden çok o yaşadı içimde ama bizi ayırdılar benliğimi aldılar benden .çok özledim onu kokusunu sesini gülüşünü bana kızmasını bile özledim .Allahtan tek isteğim onunla tekrar biz nefes almak çok zor .tamam ben hata yaptım aileme haber vermedim ama neden yaptılar neden onu benden aldılar keşke canımı alsalardı baktığında içim gidiyordu .kızıyordum falan ona ama keşke kızdığım zamanlar ona sarılsaydım keşke ÇOK ÖZLEDİM BEN ONSUZ NAPICAM BU DÜNYADA nasıl yaşarım nasıl nefes alırım o benim KALBİM HERŞEYİM BALIMDI şimdi ben kalpsiz nasıl yaşarım allahım lütfen yalvarırım onu sonkez görüp sarılayım allahım nolursun onun okuluna gidiyim allahım en çok seni sonra sevdiğimi seviyorum allahım sen görüyorsun halimi yardım et kuluna yalvarırım çok özledim onu dayanamıyorum .allahım sana yemin ediyorum bida kötü bişey yapmıycam ama nolur allahım tekrar onunla eskisi gibi olalım sen büyüksün ALLAHIM YARDIM ET DUAMI KABUL ET ALLAHIM AMİN KİMSEYİ SEVDİĞİNDEN AYIRMAYIN...ÇÜNKÜ SEVDİĞİNDEN AYRI KALMAK ÖLMEYE yemek yemek istersin nede gezmek ruh gibi olursun .SEVDİĞİNİZ YANINIZDAYKEN KIYMETİNİ BİLİN .GİDİNCE BİLSENİZ BOŞUNA ŞİMDİ YANINIZDAYKEN DOYA DOYA SARILIN ÖPÜN .ÇÜNKÜ ÖLÜM VAR VE SAATİ YOK... Edanur Muzaffer.. . YANITI GÖRÜNTÜLE Ailem tarafından istenmiyorum artık bunalıma girdim .. Nefize . YANITI GÖRÜNTÜLE nişanlımı çok seviyorum ama çok mutsuzum Barış . YANITI GÖRÜNTÜLE Ailemle çok huzursuzum herkesu üstüme geliyor artik dayanamiyorum. Ailem cok üstüme geliyor😢 Gürkan . YAZ Eşim le evliliğimiz gece eve gelmemesi ve kızıma dürüst babalık yapmaması nediyle yıkılmak uzerr Ceren Aydın . YAZ Çok Zor Durumdayım Ne Yaptıysam Kurtulamadım Allah Herkese Mutlu Olmayı Nasip Etsin Kadir . YAZ Bikere yüzüm tam gülsün İsterdim lütfen herkez bana bir amin diyin Eylül . YAZ Eşim işine cok düşkün ve bana az zaman ayırıyor cok mutsuzum Emine . YAZ Allah herkese mutlu ve huzurlu günler nasip etsin, Amin Batuhan . YAZ İnşallah bu duayı okuyanlar gerçekten mutlu olur Kainat Alim . YAZ KEŞKE HER İNSAN HER GÜN DUALAR OKUSA Ndng Enes Batur . YAZ ALLAH kabul etsin amin... Naz . YAZ Allah Razı olsun Kırık Gönül . 051012CEVAP YAZ Zevk Suyu Orucu Bozar Mı Zevk Suyu Orucu Bozar Mı, Zevk suyu genelde şehvet hallerinde erkeklik organından çıkan iki sıvı vardır. Bunlardan birine meni diğerine mezi denir. Meni, şehvetin doruğuna fışkırarak çıkar. Mezi ise şehvetten önce ve sonra sızıntı halinde olur. Meni ... Şans Duası Şans Duası, Şansın açılması ve işlerinizin rast gitmesi nedeni ile Rabbimize yönelip el açarak gönülden ve samimi bir şekilde dualar ederiz. Şans ve kısmetin açılması için günlük düzenli okunması gereken pek çok dualar vardır. Rabbimiz samimi ve ... Adet Olmak İçin Dua Adet Olmak İçin Dua, Adet kanı, kadının normal bir vücut fonksiyonudur. Adet kanı gebelik olmadan her ay düzenli vakitlerde hazne dışına atılan kandır. Her ay bu döngü bu şekilde sırayla devam eder. Adet sancısı, bir gün öncesinde... Miftahul Cennet Duası Miftahul Cennet duası, en güçlü ve en büyük dilek duasıdır. Peygamberimiz Hz Muhammed bir gün ashabıyla mescitte bulunurken, Cebrail yanına gelerek, "Ya Muhammed! Hak Teala sana selam gönderdi. Bu duayı sadece sana gönderdi. Senden ö... Temre Duası Temre duası, elde, yüzde ve vücutta çıkan temrelerin, siğillerin yok olması için, yer gök dua diyerek Allah'a sığınmalıyız. Dualara devam edersek, Allah'ın izniyle şifa bulunacaktır. Yapılan dualar içtenlikle ve inanarak okunursa, daha çabuk ve kesin... Ders Çalışmak İçin Dua Ders Çalışmak İçin Dua, Dua bir isteğin, bir dileğin olması için Allah yalvarmaktır. Derse başlamadan önce dua okuyan öğrencinin Allah Teala zihnini açar. Onu unutkanlıktan korur. Dersi en iyi şekilde anlamasını sağlar. Çocuklarımızın dersler... 52 Gece Duası Kabir Duası, 52 Gece Duası, Büreyde radıyallahu anh şöyle dedi; Hz. Peygamber asm ashab-ı kirama, kabristana gittikleri zaman şöyle demelerini öğretirdi; "Esselamü aleyküm ehled diyari minel-müminin. Ve Inna inşallahu biküm lahikun. Es'elullahe len... Huysuz Çocuğa Okunacak Dua Huysuz Çocuğa Okunacak Dua, En önemli olan ise her durumda Allah'a dua etmek ve sabretmektir. Unutulmamalıdır ki; Yüce Allah duada ısrarcı olan kullarını sever. Anne ve babalar bir çocuk sahibi olduklarında onunla ilgili gelecek hayali kurarlar. Onun... Bir Malın Satılması İçin Dua Bir malın satılması için dua, elinizde olan ev, araba, arsa gibi değerli bir malınızı satışa çıkardınız, fakat değerine bir alıcı çıkmıyorsa dualardan yatdım alarak, malınızın tez elden satışına yardımcı olabilirsiniz. Allah'ın izniyle tez elden... Saç Duası Saç duası, saç dökülmesi ve zayıf saçlara sahip olan kişilerin şifa bulmak için okuyacakları bir duadır. Saç duası büyük bir inançla okunmalıdır ve şifanın yalnızca Allah 'tan geleceği dökülmemesi için şu dua okunmalıdır Ve... Sivilce Duası Sivilce Duası, vücudumuzun bazı bölgelerinde bazı zamanlar sivilceler ve siğiller ve çıbanlar meydana gelebilir. Böyle durumlarda ilk olarak bir hekime başvurmak ve bunların nedenini öğrenmek gereklidir. Bu çıkıntıların nedenleri bazı iç hastalık... Mahkeme Duası Mahkeme Duası, Dua etmek, Allah'a yaklaşmanın en güzel yoludur. Sıkıntıların, dua etmek, isteklerin ve beklentilerin Rabbimize açılmasıdır. Ne kadar içten, yürekten, yüreğin derinliklerinden seslenilirse o ölçüde yankı bulur. Dua etmek, işin başında,... Zevk Suyu Orucu Bozar Mı Şans Duası Adet Olmak İçin Dua Miftahul Cennet Duası Temre Duası Ders Çalışmak İçin Dua 52 Gece Duası Huysuz Çocuğa Okunacak Dua Bir Malın Satılması İçin Dua Saç Duası Sivilce Duası Mahkeme Duası Birinin Seni Sevmesi İçin Dua Mübin Duası Kuduriye Duası 41 Yasin Duası Küsleri Barıştırma Duası Hilye İ Şerif Duası Haksızlık Karşısında Okunacak Dua Güç Duası Nasip Duası Ramazan Duası Hacet Duası Söz Dinlemeyen Çocuğa Okunacak Dua Bir İşin Olması İçin Okunacak Dua Yasin Duası Birinin Rüyasına Girmek İçin Dua Aileyi İkna Etme Duası Gelin Duası Heyecanlanmamak İçin Dua Popüler İçerik Birinin Seni Sevmesi İçin Dua Birinin seni sevmesi için dua etmek, sonunda hayırlı bir izdivaç planını da içerdiği taktirde Allah katında kabul görebilir. Allah ki, sizin için kimi... Mübin Duası Mübin Duası, Hayırlı dileklerin yerine gelmesi için önce sebepleri oluşturan bir plan yapılır. Bununla gerekilen her şeyin yapılması sonucunda dilekle... Kuduriye Duası Kuduriye duası, Allah nazarında makbul olan ve tutulan dileklerin gerçekleşmesi için Allah'ın kullarına gönderdiği dualardan biridir. Her k... 41 Yasin Duası 41 Yasin Duası, herhangi hayırlı bir niyet için okunan, 41 Yasin Suresi okunduktan sonra okunan duadır. Bilinen ve bilinmeyen, görünen görünmeyen nim... Küsleri Barıştırma Duası Küsleri Barıştırma Duası Küsleri barıştırma duası olarak bilinen bir birine küsmüş iki kişinin arasının düzelmesi ve barışması için okunur. Özellik...
/ 7 Temmuz 2021 / / yorumsuz Şansın Açılması İçin Edilecek Dualar Nelerdir? Araştırması içerisine girdiyseniz şahsınızın kapalı olduğunu düşünüyor olmalısınız. Şans denilen kavram aslında baht, talih, fırsat anlamına gelmektedir. Bazı insanlar şansa gerçekten inanırken; bazıları ise şans diye bir durumun olmadığını savunurlar. Onlar için Allah’ın sunduğu bütün her şey kaderden ibarettir. Kaderimiz daha anne rahmindeyken belirlenir. Kişiler onları yaşayarak deneyimler. Ama “kaderde bu var” diyerek yaşadığımız olumsuzluklara razı gelmemek onları düzenlemek için elimizden geleni de yapmak gerekir. Elimizden geleni yapmak derke,n öncelikle kaderimizin güzel olması için dua etmek gerektiğini unutmamak gerekir. Hayatımız içerisinde ettiğimiz mücadeleler arasında elimizden geleni yaptıktan sonra, ettiğimiz dualarla birlikte taktiri Allah’a bırakmak gerekmektedir. Allah kulları için en güzelini ve en iyisini verendir. Bizleri lütuflandıran ve nimetlerinden sunan O’dur. Bizler de her zaman onun verdiklerine şükür eden kullar olarak hayatımızı sürdürmekteyiz. Şans kavramı böyle düşünenler için “baht” anlamını taşımaktadır. O yüzden de “bahtın güzel olsun” diye edilen duaların Allah’ın yardımı ile gerçekleşmesi dilenmektedir. Şansın Açılması İçin Neler Yapılmalıdır? Şansın açılması için edilecek dualar nelerdir? Dua etmenin yanı sıra şansınızın açılması için neler yapmalısınız? Öncelikle bu hayatta size verilen güzelliklerin farkına vararak onlara şükretmekle başlayabilirsiniz. Çünkü sizin hayatınızda ortaya çıkan birçok güzellik ve nimetler Allah’ın onları size vermesiyle ortaya çıkmıştır. Onun haricinde yaşadığınız sürece daha çok istekleriniz de olacaktır. Bunları dilediğiniz yer de Allah ve ona ettiğiniz dualardır. Şansınızın açılması için yapacaklarınız Elinizdekilerle birlikte şanslı olduğunuza inanın. Kafanızda yer eden saplantılardan, umutsuzluklardan ve kuruntulardan kurtulun. Yeni iş ve yeni bir hayat kurmak için her zaman riskleri göze alın. Daha çok kazanmak ve zengin olmak için çok çalışın. Sevdiğiniz kişi ile evlenmek için mücadeleci olun. Her zaman içinde bulunduğunuz durumdan daha iyisine daha güzeline ulaşmak için uğraşın. Size şanssızlık getirdiğini düşündüğünüz kişilerden, şehirlerden ya da yaşantı şeklinden uzak durun. Kendinize farklı çevreler edinin. Zenginleştiğinizde elinizdeki nimetleri başkaları ile de paylaşın. Paylaştıkça daha da çoğalacağına inanın. Siz paylaştıkça başka şanslar ve başka rızıklar önünüze çıkacaktır. Sizden daha alt seviyelerdeki insanlarla tanışın. Onların durumlarını görün. İşte o zaman ne kadar şanslı olduğunuzu fark edeceksiniz. Bahtınızın açık olması için hep dua edin. Kötü Şansı Kovmak İçin Neler Yapılmalıdır? Şansınızın olmadığını, işlerinizin planladığınız gibi gitmediğini, kısmetinizin bağlandığını düşünüyorsanız kötü şans sizleri sarmış olabilir. Kötü şanstan kurtulmak için neler yapmalısınız? Tuz ve tuzlu su kötü şansın gitmesi için önerilmektedir. Banyo yaparken bir kova suyun içine tuz atarak en son bu suyu kullanır çıkarsanız üzerinizdeki kötü enerjiler de gidecektir. Ayrıca odaların köşelerine de bir tutam tuz koymanız kötü şansı evden uzaklaştırmaktadır. Tütsü yakmak negatif enerjilerden ve kötü şanstan uzaklaşmanızı sağlayacaktır. Evde yakılan tütsünün kokusu bütün evi kaplayacaktır. Keskin kokulu olanları seçerseniz daha etkili olacaktır. İyi şansı çağırmanın yolları bulunmaktadır. Evde at nalı, tavşan ayağı olması kötü şansa karşı alınan tedbirler arasında bulunmaktadır. Dört yapraklı yonca kolyesi taşımanız ya da tılsımlı taşlardan yapılan aksesuarları kullanmanız kötü şansın gitmesini sağlamaktadır. Kırılan aynaların şanssızlık getirdiğine inanılmaktadır. O yüzden ayna kırılırsa onu atmanız tavsiye edilmez. Onu toz haline getirip atılması tavsiye edilir. Ya da dolunayda onu gömmeniz kötü şansın olmaması için denenen bir yöntemdir. Tabi ki buna inanıp inanmamak da kişiden kişiye değişmektedir. Mitolojiye göre bazı taşlar insanların üzerindeki negatifliği gidermektedir. İyi şansın gelmesi için bu taşları üzerinizde ya da evinizde bulundurmanız iyi olacaktır. Kuvars, ametist, yakut, akik, zümrüt, sitrin ve ay taşı kötü ruhlardan korunmak için kullanılan değerli taşlardandır. Adaçayını dal halinde alarak yakmak ve onun dumanını evde dolaştırmak kötü şansın gitmesi için denenen yollar arasındadır. Hayır işleri ile ilgilenirseniz, kazancınızın bir kısmı ile fakirlere yardımda bulunursanız Allah bunları görecek ve kötü şansın sizinle olmasına engel olacaktır. Çünkü O her şeyi bilendir. Bütün yapılan iyilikleri görür ve bilir. Sık sık dua etmek kötü şansın sizden uzaklaşmasını sağlamaktadır. Dua etmek Allah’la bağ kurmaktır. Sıklıkla edilen dualarda da Allah’la sık sık yakınlaşıyorsunuz demektir. Bu durumda kötü şans peşinizi bırakacaktır. Şansın Açılması İçin Edilecek Dualar Hangileridir? Şansın açılması için edilecek dualar nelerdir? Kötü giden bahtınızın açılması için bir müddet bekleyebilirsiniz. Beklerken dua etmek oldukça hayırlı olacaktır. Şansınızın açılmasını, işlerinizin yolunda gitmesini ve istediklerinize ulaşmanızı sağlayacak bazı dualar bulunmaktadır. Bu duaları sizinle paylaşarak devamlı okumanızı ve şansınızın açılması için Allah’a yalvarmanızı ve sabırla beklemenizi tavsiye ederiz. Şans Duası Allahümme ya rabbi bi cahi sahıbilvesıleti seyyidina ve nebiyyina ve habibina ve kurrati uyunina ve nuri ebsarina habibike Muhammedinil Mustafa ve rasulikel mürteda ve nebiyyikel mücteba havil halena ila ahsenil hali ya muhavvilel havli vel ahval. Şansın, başarının, servetin artması için okunacak dua “Ve atakum min kulli ma se’eltumuh, ve in teuddu ni’metallahi la tuhsuha, innel insan ele zalumun keffar” La ilahe illallahü vallahü ekber subhanallahi vel hamdu lillahi ve estağfirullah’ellezi la ilahe Hüvel evvelü vel ahiru vez zahiru vel batınu ve hüve bi külli şey’in alim. Vellezine cahedu fina le nehdiyennehum subulena ve innallahe le meal muhsinin Kısmet ve şans duası 2 rekat hacet namazının ardından 1000 defa La İlahe İllalah Ya Hayrel Halas Muhammedurresulullah Ya Hızır İlyas’’ denilir. 1000 defada, Şad Şeydali Ya Ruha Evredin Ya Ruh Bi İzzeti Baruh.’’Okunur. Şans Açılması İçin Kimlere Dua Edilmelidir? Şansın açılması için edilecek dualar nelerdir? Birçok konu üzerinde dua ederiz. Dünya hayatı için edilen dualarla birlikte ahiret hayatına dair ettiğimiz dualar da vardır. Çocuklarımıza dua ederken yakın çevremizdeki insanlara da dua ederiz. Hatta bazen hiç tanımadığımız insanlara bile dua ettiğimiz olur. Mesela sokakta kalmış evsiz kişiler için dua ederiz. Ambulans sireni duyduğumuzda içindeki hasta için dua ederiz. Bir yaşlı gördüğümüzde onun için dua ederiz. Küçük esnaf olarak nitelendirdiğimiz kişilerin işlerinin bereketli olması için dua ederiz. Şansın ve bahtın açılmasında edilen dualar birçok kişiyi kapsamaktadır. Yani insanları tanısak da tanımasak da dua etmek nefsimizle ilgili bir durumdur. Eğer nefsimiz başkalarının mutluluğuna ve iyi olmasına seviniyorsa onlar için dua etmek bizi mutlu eder. Ama içimizde sadece kendini düşünme başkalarının iyiliklerini istememe gibi bir dürtü varsa işte o zaman tek duayı kendimiz için ederiz. Bu durum aslında oldukça üzücü olmakla birlikte şeytanın içimize vermiş olduğu vesveselerle ilgilidir. Sadece kendimize edeceğimiz dualar, başkalarının bize edeceği dualar kadar hayırlı değildir. “Dua almak” tabiri ile hareket edecek olursak başkalarının hayır duasını almak, kendi ettiklerimizin yanında daha makbul olacaktır. Şansın Açılması İçin Edilecek Dualar Hangi Durumlarda Edilir? Şansın açılması için edilecek dualar nelerdir? Şans diye tabir ettiğimiz kavram hangi durumlar için geçerlidir? Bunları bilirsek hangi konular üzerinde dua etmeye ihtiyacımız var onları da bilmiş oluruz. Şans duaları çeşitlerini şu şekilde sıralayabiliriz Maddi konularda, zengin olmamız için okunan şans duaları Ev ya da aile hayatınız için okunan şans duaları İyi bir hayat arkadaşı bulmanız için okunan şans duaları Mutlu evlilikler için okunan şans duaları Hayattaki beklentilerin gerçekleşmesi için okunan şans duaları Hayatınızın düzene girmesi için okunan şans duaları Çocuklarınızın bahtının açık olması için okunan şans duaları İşlerinizin düzenli olması için edilen şans duaları Aklınıza gelebilecek her konuda edilen şans duaları Maddi Konularda Şansın Açılması İçin Edilen Dualar Nelerdir? Şansın açılması için edilecek dualar nelerdir? Herkes maddi durumunun iyi olmasını ve zengin olmayı ister. Bunun için de gece gündüz çalışır. Amaç iyi ve kaliteli bir hayatı hem kendine hem de yakınlarına sunmaktır. Bazı insanlar ne kadar çalışırsa çalışsın zengin olamaz. Çünkü nasip o kadar verilmiştir. Kısmet denilen olay o kişide azdır. Şans ya da baht açıklığı isteyip de maddi konularda iyi yerlere gelmek isteyenler şu duayı Cuma günleri 7 defa okumalıdır Bismillahirrahmanirrahim Allahümme salli ala nuril envar ve sirril esrar ve miftahi babi’l ethar, ve ashabihil ahyar. Adede in’amillahi ve ifdalih. Her Konuda Okunacak Şans Açılma Duaları Var Mıdır? Şansın açılması için edilecek dualar arasında her konuda okunacak şans duaları da bulunmaktadır. Bazen işlerimizin yolunda gitmesini isterken bezen özel hayatımızın düzene girmesi için şans duaları ederiz. Bahtımız açıksa karşımıza iyi işler, iyi eş ve iyi insanlar çıkar. Ama şansımız yaver gitmezse birçok talihsizlikler peşimizi bırakmaz. Abese suresi 20’nci ayetinde “sonra yolu ona kolaylaştırdı” denmektedir. Yani yolunuzun açık olması için Allah size çoğu işleri kolay hale getirmektedir. Öyleyse bize zoru kolay eden Allah’a karşı her zaman dua etmeyi ihmal etmemeliyiz. Dualarımızı kendimizin ve başkalarının şanslarının açılması için edersek hakkımızda daha hayırlı olacaktır. Şansın Açılması İçin Edilecek Dualar Nasıl Okunmalıdır? Şansın açılması için edilecek dualarda adap denilen bir kavram vardır. İnsanlar ayet ya da sure okurken temiz olmalı, abdestli olmalı ve dış temizliği kadar iç temizliği de önem taşımalıdır. Başkaları hakkında fitnelik fesatlık düşünülerek edilen dualar sizin karınıza değil zararınızadır. Şans dualarınızı da ederken kendinizi düşündüğünüz gibi başkalarını da düşünmelisiniz. Sessiz bir yerde kimseyle muhatap olmadan sadece Allah’a yakın olmak sizi amacınıza ulaştıracaktır. Daha doğrusu amacınıza ulaşmak için elinizden geleni yapmış olacaksınız. Şans duaları ederken ümitsizliğe kapılmadan ve sabırla dua etmeye devam etmelisiniz. Neticede bir kez dua ettik diye bütün isteklerimizin gerçekleşmesi mümkün değildir. Sebat ederek gerçekleşmesini beklemek gerekir. Eğer sabırsız kişilerdenseniz bu huyunuzda ısrarcı olmamalısınız. Şansın Açılması İçin Edilecek Duaları Kimler Eder? İsteyen herkes her konuda dua etmektedir. Dua etmek için her ne bahaneniz olursa olsun her zaman dua etmeyi alışkanlık haline getirebilirsiniz. Aslında bahaneler Allah’la yakınlaşmanızı da sağlamaktadır. Düşünsenize hayatınız hep yolunda gitseydi her şey mükemmel olsaydı iste o zaman dua etmenize de gerek kalmayacaktı. Bu durum da sizi Allah’tan uzaklaştıracaktı. Hayatınız içindeki bahaneler sizleri Allah’a yakınlaştırmaktadır. Şansın açılması için edilecek dualar nelerdir? Konusu hakkında sizlere ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştık. Kendiniz bu duaları okuyarak şansınızın açılmasını Allah’tan dileyebilirsiniz. İsterseniz medyum hocalara da bu duaları okutarak şansınızın açılmasını sağlayabilirsiniz. Dualardan başka birçok ritüel ve bakım uygulamaları ile kapanan talihinizin ve kısmetinizin açılması da mümkündür.
Forumlar SDN Konu Dışı Eğitim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız. Dua Allah'a Daha Yakın Olmak İçin Bir Yoldur Konuyu başlatan cheleby Başlangıç tarihi 13 Mart 2010 Bu konuyu okuyanlar 1 Katılım 8 Mayıs 2009 Mesajlar 2,712 Reaksiyon puanı 224 Puanları 63 Allah Kendisine dua etmemize çok önem verir. Bir ayetinde, "De ki "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?.." Furkan Suresi, 77 diyerek duanın önemine dikkat çekmiştir. Bu ayetten anladığımız gibi, insanın Allah katında bir değerinin olması duasına bağlıdır. Çünkü dua eden insan herşeyi sadece Allah'tan istemiş olur. Allah herşeyin asıl sahibidir. İhtiyacımız olan herşeyi bizim için Allah yaratır. Örnek olarak yaşamamız için gerekli olan yiyecekleri ele alalım. Sebzeleri, meyveleri, tavukları, inekleri bizim için yaratan Allah'tır. Annenizi babanızı ve diğer bütün insanları yaratan ve işlerini yapabilecek bedeni, aklı, bilgiyi, gücü, kuvveti, sağlığı, imkanı onlara veren de sonsuz kudret sahibi olan Allah'tır. Kaynak Daha önce anlattığımız gibi, Allah bu saydıklarımızıbize bir nimet olarak yaratmıştır. Yaniaslında siz önünüze konan yemeği Allah'a borçlusunuz. Sonra bu yemeği yiyebilmeyi de Allah'a borçlusunuz. Bunu biraz düşünün. Eğer dişleriniz olmasaydı nasıl çiğneyip yutardınız? Mideniz olmasaydı nasıl öğütürdünüz? Sindirim sisteminiz olmasaydı yemeğin olması bir işe yarar mıydı? Demek ki, sizin güzel yemekler yiyip beslenebilmeniz Allah'ın izniyle gerçekleşmektedir. Bize bütün nimetleri veren Allah olduğu için oluşmasını istediğimiz bir olay veya elde etmek istediğimiz bir şey olduğunda bunu kendisinden isteyeceğimiz tek varlık Allah'tır. Dolayısıyla biz de her istediğimizi Rabbimize dua edip istemeliyiz. Bu konuyu daha iyi anlayabilmeniz için bir örnek daha verelim Örneğin ışığı yakmak için düğmeye basarsınız. Şimdi ışığı düğme meydana getirdi denebilir mi? Tabii ki hayır. Düğme sadece bir araçtır. Elektriği ileten kablolar da öyle. Allah dünyada bir olayı meydana getirirken hep başka bir şeyi aracı olacak şekilde düzenlemiştir. Suyu yaratmıştır. Barajlarda su aracılığı ile elektrik üretilir. Kablolar elektriği taşır. Ampul ışığa dönüştürür. Ama aslında ışığı Allah yaratmaktadır. Rabbimiz isterse bunların hiçbiri olmadan da ışığı var eder. Ama Allah bizim aklımızı kullanıp derin düşünerek, vicdanımızı harekete geçirerek Kendisine ulaşmamızı ister. Bu şekilde, aklımızın, düşünme yeteneğimizin artarak gerçekleri anlayabilmemizi ister. Suyun akması için musluğu çevirirsiniz. Ama suyu musluk yaptı ya da borular yaptı diyebilir miyiz? Aynı elektrik düğmesi gibi musluk da sadece bir araçtır. İşte olaylara bu şekilde bakmayı öğrenmeliyiz. O zaman neden Allah'a dua etmemiz gerektiği de ortaya çıkar. Çünkü herşeyin yaratıcısı yalnızca Allah'tır. O'na dua etmemizi, şükretmemizi gerektirecek şeyleri yazmaya kalksak milyonlarca ciltlik kitap olurdu. Bu yüzden çevrenizde bunları önemsemeyen insanların olması sizi sakın etkilemesin. Bu insanlar az önce dediğimiz gibi, akıllarını kullanmadıkları için, düşünmekten kaçtıkları için büyük bir hataya düşmüşlerdir. Bu insanları bekleyen sonu, Allah bize çok açık şekilde anlatmıştır. İnsanların öldükten sonraki hayatlarında yani ahirette bulunacakları iyi veya kötü ortam işte bu dünyadaki davranışlarına, Allah'a yakınlaşıp uzaklaşmalarına bağlıdır. Her insan, yaptıklarının karşılığını ahirette görecektir. - Nasıl Dua Edebiliriz Allah'ın büyüklüğünü düşünerek, saygı duyarak O'ndan istemek, gönülden yalvarmak dua etmenin önemli şartlarından birisidir. Nasıl dua edeceğimizi Allah bize Kuran'da bildirmiştir Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları Allah'ın sözünün dışına çıkanları sevmez. Araf Suresi, 55 Dua etmek için yer ve zamanın önemi yoktur. Her an Allah'ı düşünüp dua edebiliriz. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler anarlar ve O'ndan konuşurlar ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Ve derler ki "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." Al-i İmran Suresi, 191 Öyleyse yalnızca Beni anın, Ben de sizi anayım; ve yalnızca Bana şükredin ve sakın nankörlük etmeyin. Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. Bakara Suresi, 152-153 Allah, nasıl dua etmemiz gerektiği konusunda bize Kuran'da daha birçok örnek vermiştir. Peygamberlerin dualarının ve geçmişte yaşamış müminlerin yaptıkları duaların bazıları ayetlerde anlatılmaktadır Hz. Nuh Dedi ki "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum." Hud Suresi, 47 İbrahim, İsmail'le birlikte Evin Ka'be'nin sütunlarını yükselttiğinde ikisi şöyle dua etmişti "Rabbimiz bizden bunu kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin". Bakara Suresi, 127 Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş bir ümmet ver. Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin. Bakara Suresi, 128-129 Rabbim, Sen bana mülkten bir pay ve onu yönetme imkanını verdin, sözlerin yorumundan bir bilgi öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat. Yusuf Suresi, 101 ... Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat. Neml Suresi, 19 De ki "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." Al-i İmran Suresi, 26 Hz. Musa Dedi ki "Rabbim, benim göğsümü aç. Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz; ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl, kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, Böylece Seni çok tesbih edelim. Ve seni çok zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görüyorsun." Taha Suresi, 25-35 Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Ve derler ki "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur. Rabbimiz, biz 'Rabbinize iman edin' diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin." Nitekim Rableri onlara cevab verdi "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam&8230;" Al-i İmran Suresi, 191-195 Benzer konular Forumlar SDN Konu Dışı Eğitim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Ehlader Araştırma Bölümü Ayetullah Muhammed Taki Misbah "Ey Ahmed! Benim sevgim, fakirleri sevip onlara yaklaşmak ve onlarla birlikte olmaktadır."[1] Arz etti Rabbim fakirler kimlerdir? Buyurdu Aza razı olan, açlığa sabreden ve rahatlık anında da şükredenlerdir. Açlık ve susuzluklarından dolayı şikâyet etmezler, dilleriyle asla yalan söylemez ve Rablerine de gazaplanmazlar. Onlar öyle fakir kimselerdirler ki; kaybettikleri için üzülmez ve kazandıkları içinde sevinmezler. Ey Ahmet! Benim sevgim fakirlerin sevgisidir. Öyleyse fakirlere yaklaş, onların toplantılarına katıl, zenginlerden ve onların toplantılarından da uzak dur, zira fakirler benim dostlarımdır." Allah'ı Seven Fakirlerin Özellikleri Fakirleri sevmek aslında Allah'ı sevmektir ve ayrıca Allah'ı gerçek manada sevmenin şartlarından biri de fakirleri sevmektir, lakin bu bütün fakirler için geçerli değildir. Sadece Allah'ın buyurmuş olduğu özellikleri kendisinde bulunduran fakirler için geçerlidir. O özellikler şunlardan ibarettir 1- Aza Razıdırlar Bazıları fakir ve yoksul, ama aynı zamanda sürekli zengin olma peşinde ve tamahkârdırlar, bunlar asla aza kanaat etmezler, bir şeylere ulaştılar mı da çokça faydalanırlar. Hadiste geçen fakirleri sevmekten kasıt bunlar değildir. Maksat, gözü başkasının malında olmayan, aza kanaat edip, dünyanın az nimetleriyle hoşnut olanlardır. 2- Yokluğa ve Açlığa Sabrederler Bazı fakirler fakirliklerinden dolayı hep Allah'a isyan edip, "Niçin Allah bizi böyle fakir yaptı" diye sızlanmakta, bunların mukabilinde bazı fakirlerse fakir oldukları için asla Allah'a isyan etmeden, Allah'ın takdirine razı olup sabretmektedir. Elbette fakir olmalarının nedeni kendileri değildir, yani tembelliklerinden dolayı fakir değiller aksi takdirde günah işlemiş olurlar, bunların fakirlikleri dış ve doğal etkenler yüzündendir; örneğin deprem, sel yahut bunun gibi doğal felaketler bütün varlarını ellerinden almıştır. Bunlar sabretmekte, ellerinden gelini yapmakta, fakirliklerini başkalarından gizleyip, durumlarını düzeltmeye çalışmaktadırlar. 3- Rahatlık Anında şükrederler Allah tarafından onlara nimet verildiği ve rahatlığa kavuştukları zaman Allah'ı unutmazlar, refaha kavuştukları zaman daima Allah'a şükrederler. 4- Açlık ve Susuzluklarından Yakınmazlar Bu özellik sabrın bir sonucudur. Sabreden bir fakir, açlık ve susuzluğundan dolayı diğer insanların yanında halinden şikâyetçi olmaz. 5- Asla Yalan Konuşmazlar Bazı fakirler başkalarından yardım almak için yalan söyler, ufak bir meseleyi büyük gösterip, sıkıntılarının çok olduğu izlenimini vermeye çalışırlar, böylelikle başkalarının acıma duygularını uyandırarak, yardım alma peşindedirler. Genelde fakirleri tehdit eden en büyük tehlike de budur, ama Allah'ın sevdiği fakir kullar her ne olursa olsun kesinlikle yalan söylemezler. 6- Rablerine Gazaplanmazlar Fakirliğe sabredip, durumundan şikâyetçi olmayanlar dolayısıyla da Allah'a gazaplanmazlar. Bunlar sadece insanların yanında böyle değiller, Allah'a gazap edip, şikâyetçi olmayı kalplerinden bile geçirmezler; çünkü ya Allah'ı derin bir marifetle tanıma sonucu fakirliğin yaralarına olduğu şuurundadırlar ya da Allah'a isyan edip şikâyet etmenin bir mümine yakışmayacağı bilincindedirler. 7- Kaybettikleri İçin Üzülmez ve Kazandıkları İçin de Sevinmezler Son olarak belirtilen bu iki özellik diğer hususiyetlerden daha önemlidir, bunu Yüce Allah Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır "Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız."[2] Dünyaya gönül bağlamadıkları için, zengin veya fakir olmak onlar için bir şey ifade etmez. Bir şey kazandıklarında sevinip şımarmazlar ve sahip oldukları bir şeyi de kaybettiklerinde üzülüp kederlenmezler. İnsan bir şeyini yitirdiğinde eğer hemen sinirlenip, üzülüp ve kontrolünü kaybediyorsa, demek ki zayıf imanlıdır. Fakirlik ve Zenginlik Bir Sınama Vesilesi Gönülden Allah'a inanmış bir mümin dünyaya asla önem vermemelidir, çünkü eğer dünya nimetleri ona verilirse bu onun için büyük bir sınavdır, yani Allah onu zenginlikle imtihan etmektedir ve yok eğer dünya nimetleri ona verilmezse, bu da başka bir imtihandır, bu durumda sabretmesi gerekir. Tabii ki fakirliğe sabretmek refaha kavuşmak için hiçbir şey yapmadan oturmak anlamında değildir, aksine çalışıp fakirlikten kurtulmak için uğraşmalıdır, ama bu müddet zarfında sabretmeli ve asla isyan edip, sızlanmamalıdır. Miraç hadisinin ilk bölümlerini açıklamaya çalışırken şöyle dedik Allah kendi hikmet ve maslahatı gereğince kulları için bir takım taktiratlar belirlemiştir. Bu taktiratlar insanın özgür oluşuyla çelişmez, yani insan kesinlikle mecbur değildir, istediği seçimi yapabilir. Değişik durumlarda herkes için belirlenmiş olan kısım gelip çatacaktır, Allah kimin için neyi uygun görmüşse ona ulaşacaktır, hiç şüphesiz bütün bunlar da Allah'ın kullarını imtihandan geçirmesi için bir sınama sebebidir. Mümin, Allah tarafından onun için belirlenmiş olana güvenip ve kendi yararına en iyi olanın bu olduğuna inanmıştır; eğer bütün dünyayı ona verseler yahut zalimlerin en kötü işkenceleri altında ezilse de her ikisini hayır olarak görmektedir. En zor belalarda bile Allah hakkında iyimser düşünmekten vazgeçmez, başına gelenlerin günahlarının affı veya makamının yükselmesi için olduğunun farkındadır. Dar düşünceli olan birisiyse bunun tam tersi bir ruh haleti içerisindedir. Allah kimseyle düşman değil ki onu fakir kılsın veya kimseyle dostluğu yok ki onu sebepsizce zengin etsin, bütün bunların bir hikmeti bulunmaktadır. Cahil ve peygamberlerin yüce öğretilerinden habersiz olan kimse, fakirlikle imtihan edildi mi hemen isyan eder ve "Allah'ın benimle olan düşmanlığı yüzünden böylesi kötü bir kader beni buldu" der. Kuran'da şöyle buyruluyor "Ama Rabbi onu sınayıp rızkını daraltırsa "Rabbim beni alçalttı perişan etti" der." [3] "Rabbin denemek için bir insana iyilik edip, nimet verdiği zaman, o "Rabbim beni şerefli kıldı" der." [4] Kuran, fakirliği sınama vesilesi bilmekle birlikte, bazı yerlerde de insanların kendi yaptıklarının karşılığı olarak kabul etmektedir. Fakirlere önem vermez, onları azarlar, tek düşüncesi servetine servet katmak, malını çoğaltmaktı, zenginliğiyle övünür, fakirlere acımazdı şimdiyse iflas edip, her şeyini kaybetmesinin sebebi, onun bunca yapmış olduğu kötülüklerdir. Her şey Allah'ın hikmet ve bilgisi ölçüsünde oluşmaktadır, hiçbir şey Allah'ın isteğinin dışında gerçekleşmez ve Allah hiçbir şeyden de gafil değildir. Depremler, seller, yanardağların patlaması vb. bütün olaylar onun izni ve hikmetiyle oluşmaktadır. Mümin insan bunu çok iyi farkındadır. "Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir." [5] Demek ki hiçbir şey boşu boşuna, kendiliğinden oluşmamakta, bütün işler bir hesap üzere gelişmektedir. Ama bizler bunun hikmetini bilmemekteyiz, zaten bilmememiz de gerekir; çünkü imtihanın doğru sonuç verebilmesi için müptela olanın hikmetleri bilmemesi gerekir. Sadece kendilerini çok iyi yetiştirmiş bazı kullar başlarına gelenin ne hikmet üzere olduğunu bilebilirler, çünkü onlar için bilmekle bilmemenin hiçbir farkı yoktur, onlar tamamen Allah'a teslim olmuşlardır. Allah bunu peygamberlere ve yakın dostlarına nasip etmiştir, onlar çok önceden kendi başlarına yahut başkalarının başına neler geleceğini bilmektedirler. Elbette, bunu söylemezler ama eğer karşı taraf kaldıra bilecekse, söylemeleri Allah'ın hikmetine ve imtihanın amacına ters düşmemektedir. Bu şuna benzer; öğretmen öğrencilerinden sınav alacak eğer öğrenci dersin çok iyi çalışmışsa, bütün konuları çok iyi biliyorsa sınav sorularının ne olduğunu bilip bilmemek onun için önemli değildir. Peygamberler ve Allah'ın dostları ne tür imtihanlara tabi tutulacaklarını önceden bilseler dahi onlar için bir şey değişmez, çünkü onların tek amacı vazifelerine ve Allah'ın razı olduğuna amel etmektir. Fakat başkaları böyle değil, eğer sınav sorularını önceden bilecek olurlarsa sadece o konulara çalışacak ve diğer konulara çalışmayacaklardır, bunun için de bilmemeleri daha iyidir. Bizler asla Allah'ın niçin bazılarını fakir ve bazılarını zengin ettiğini bilemeyiz. Niçin bazıları sürekli rahat ve sorunsuz yaşarken, bazıları da bir hastalıktan kurtulup diğerine yakalanıyor, doğru düzgün bir mutluluk yüzü görmüyor? Bunların ne hikmet üzere Allah tarafından takdir edildiğini anlayamayız, ama kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa o da Allah'ın rahatlık içerisinde olanı çok sevdiği ve zorluklar içerisinde olanla da düşman olduğu anlamına gelmediğidir. Bilakis hadislere göre Allah kimi çok severse ona bu dünyada daha çok zorluk verir. İmam Ali şöyle buyurmaktadır "Belalar zalim için bir cezalandırma, mümin için imtihan sebebi, peygamberler için makamlarının yükselişi ve evliyalar içinde keramettir."[6] Öyleyse Allah katında değerli yahut değersiz olmanın ölçüsü varlıklı veya yoksulluk değildir, ölçü vazifeye amel etmektir. Paran varsa bu hususta Allah'ın belirlemiş olduğu hükümlere göre hareket edeceksin ve eğer fakir isen bu durumda da vazifen yokluğa tahammül edip, sabretmendir. Yüce Allah şöyle buyuruyor "Ne yerde ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir Kitapta olmasın. Doğrusu bu, Allah'a kolaydır." [7] Âlemde her olay Levh-i Mahfuz'da yazılmış, bilinçlice bir düzen ve hikmet üzere oluşmaktadır. şüphesiz Allah'ın binlerce yıl önceden gelecekte olan olayları belirlemesi onun için zor değildir, ayrıca İslami öğretilerden anladığımız kadarıyla ilâhî fiil, irade ve ilimde zaman söz konusu değildir. Yüce Allah'ın varlığında zaman diye bir şey yoktur. Zaman maddî ve varlıkların hareketinde, hareketin miktarını belirlemek içindir, maddî hiçbir özellik taşımayan mücerret varlıklarda zaman yoktur. Allah için dün, bugün ve yarın aynıdır, öyleyse bir şeyi önceden saptaması da mümkündür. Bu durum bizler için geçerli değil, bizler gelecek için kesin bir planlama yapamayız, zira geleceğin neleri de peşi sıra getireceğini bilmeyiz, aslında yarın yaşayıp yaşamayacağımızı bile bilemiyoruz. Acaba işlerimiz yolunda gidecek mi kaygısıyla gelecekle ilgili hiçbir şeye kesin gözüyle bakamıyoruz, ama Allah için hiçbir şey zor değildir, bütün âlem her anıyla onun huzurundadır. Bütün varlıklar milyonlarca yıl öncesinden, milyonlarca yıl sonrasına ve bütün tahakkuk bulan olaylar aynı ölçüde Allah'ın yanındadır. Yukarıda ki sözlerimiz doğrultusunda anlaşılan şu oldu; insana bir nimet verildi mi gururlanmamalı, çünkü her şey belli bir hesap ve düzen üzeredir, bu nimet onun için bir imtihandır. Aynı şekilde başına da bir musibet, hoşuna gitmediği bir şey geldiğindeyse hemen kendisini kaybetmemeli zira bunun da nedeni vardır. Allah, insanın ruhî ve manevî olarak kemale ulaşmasını istiyor, insan-ı kâmilin en belirgin özelliği de nimetlerin var veya yok olmasının onun için hiçbir şey ifade etmemesidir. Elbette bu makama ulaşmak çok kolay değil, ama en azından dışa yansıtmada kendimizi kontrol edebilmeyi öğrenmeliyiz. Eğer bütün dünyayı bize verseler ve sonra bütün dünyayı bizden alsalar durumumuzda hiç bir şeyin değişmeyeceği düşünemiyorum. Azıcık bir malımızı kaybettiğimizde hemen moralimiz bozulur ve saatlerce unutamıyoruz, düşünün bir de her şeyimizi kaybedersek o zaman nasıl oluruz. Onun için en azında fazla üzülmemeye çalışıp, soğukkanlı olup, tahammül edebilmeliyiz. Kazandığımız zaman gururlanmasak ve kaybettiğimizde üzülmesek; bu psikolojik haleti kendimizde geliştire bildiğimiz kadar Allah'ın katında değerli ve O'na yakın olacağızdır. Fakat hemen gururlanıp veya isyan edecek olursak, bu geçici olan dünyaya bağlılığımızın bir belirtisi ve zayıflığımızın bir göstergesidir. Allah bizi zayıflıktan kurtarıp mükemmel kılmak istiyor, bizi bu kötü dünyaya bağlılıktan kurtarıp özgür kılma peşindedir. Bunun yollarından biri de dünyadaki bütün acı ve sıkıntıların belli bir hesap, ilâhî kaza-kader üzere olduğuna inanmaktır. şuna kesinlikle inanalım ki hiçbir şey sebepsiz ve hesapsız oluşmaz. Yoksullarla Oturup Kalkmak "Ey Ahmed! Benim sevgim fakirlerin sevgisidir. Öyleyse fakirlere yaklaş, onların toplantılarına katıl…" Hiç bir şeye bağlılığı olmayan ve dünyanın süslerine aldanmayan fakirler; Allah'ın sevdiği kullardır, onları sevmek Allah'ı sevmektir. Onlar belirtilen o güzel özelliklerle kendilerini süslemişlerdir, işte bu fakirler hakkında Yüce Allah, Resulüne şöyle emretmektedir Bu özelliklere sahip olan fikirlerle dostluk kur, onları kendine yaklaştır, toplantılarına katıl, eğer fakirle zengin beraber yanına gelecek olsalar hemen fakir olanını yanına oturt ve hiçbir zaman onları yanından uzaklaştırma, elinden geldiği kadar onları sev ki, böylelikle de ben seni kendime yaklaştırayım. "Zenginlerden ve onların toplantılarından da uzak dur. Zira fakirler benim dostlarımdır." Burada çok önemli bir soru aklımıza gelmektedir, peki niçin Yüce Allah bu kadar fakirlere önem vermekte ve zenginlere önem vermemektedir, hiç şüphesiz hem zenginlerin ve hem de fakirlerin iyi ve kötüsü bulunmaktadır? Buna şöyle cevap vere biliriz Allah'ın bu emri bütün fakirleri kapsamamaktadır, her fakiri sevip ona yaklaşmak kastedilmiyor, Peygamber'in sorusunun cevabında buyurmuş olduğu özelliklere sahip olan fakirler kasıttır. Doğal olarak da eğer zenginlerden birisi o özellikleri kendisinde bulundurursa onu sevmek de Allah'ı sevmektir. Eğer zengin birisi Allah'ın ona bahşettiği nimetler karşısında şükür ederse ve Allah'ın o nimetleri elinden aldığı zamanda kendisini kaybetmezse onunla dost olup, sevmek gerekir. Hem peygamberlerden ve hem de Allah dostlarından bazıları dünya malı yönünden çok zenginlerdi, ama onlar hiçbir zaman mallarına gönül bağlamamış ve servetlerinin esiri olmamışlardı. Zengin olup olmamaları onlar için hiçbir şey ifade etmiyordu, ayrıca ellerindeki mallarını da doğru yerlerde, Allah'ın istediği şekilde harcıyorlardı. Demek ki her fakiri sevmek ve her zenginden de uzak durmak Allah'ın maksadı değil, Allah'ın sevmemizi yahut uzak durmamızı istediği kimselerin ölçüsü; iyi veya kötü, Allah'a yakın veya Allah'tan uzak olmaları ve yukarıda belirtilen özellikleri kendilerinde bulundurmuş olmalarıdır. Dikkat edilirse Allah kendi sevgisinin ölçüsünü özellikle "fakirler" kavramını kullanarak belirtmiştir; fakirler yerine salihler, sabredenler, kaza-kadere razı olanlar veya tevekkül edenler olarak da buyura bilirdi, ama bütün bunların yerine özellikle fakirler demektedir. Bunun sebeplerinden birisi, zengin ve servet sahibi onların daha fazla isyan, fesat, yoldan çıkma, tuğyan tehlikesinde olmalarıdır, Allah'tan uzak olma zenginlerde daha fazladır. Kuran-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur "Gerçek şu ki, insan azar. Kendini zengin kendine yeterli gördüğü için."[8] Zengin olan birisi servetine güvenerek onunla gururlana bilir, fakirse hiçbir şeyi olmadığı için bu yüzden oluşacak gururdan da uzaktır. En büyük günahların, şirk ve kötülüklerin kaynağı genelde zenginlerin yakalanmış olduğu kibirlenmektir. Zenginler daha çok kendilerini beğenip, gururlu, kibirli oldukları için yüce Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır "Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez." [9] Zenginlerin çoğu kibirlidir ve fakirlerin çoğu ise mütevazıdır, Allah da alçakgönüllü insanları çok sevdiğinden; iyi ve Allah dostu kimselerin daha çok fakirlerden olduğunu söyleye biliriz. Bunun için de Allah, önce genel olarak fakirleri sevmeyi emrediyor, sonra bir sınırlandırma getirerek küfre düşen ve isyan eden fakirlerin bu emrin dışında olduğunu buyuruyor, kapsam dışında kalanlarsa az bir gruptur. Ama eğer, "Zenginleri sevin" diye buyursaydı çoğunluğun kapsam dışında kalması ve az bir grubun sevilmesi gerekirdi, çünkü zenginlerin çoğu kötü sıfatlara sahiptirler. Ayrıca insan bir fakiri sevdi mi, bu sevgide ihlâs daha fazladır, ama salih olan bir zengin sevildi mi genelde tamamen Allah rızası için olmuyor, insan farkında bile olmadan bazı maddî sebeplerden dolayı sevmektedir. İnsan doğası gereği malı ve serveti bir değer olarak görmektedir, bu yüzden de bir zenginle karşılaştığında zenginliğinden dolayı ona daha fazla değer vermektedir, çünkü bilinçaltında zenginliği sevip, onu çok önemli bilmektedir. Dolayısıyla onu daha üstün görmekte, saygı duymakta, ona samimi davranıp kendisini onun yanında küçük görmektedir. İmanlı bir zengini parası için değil de sadece imanı için sevmeği kendisini çok iyi yetiştiren insanlar yapabilir. Eğer gerçekten zengin olanı Allah'a olan yakınlığından dolayı seviyorsa, ondan daha imanlı olan bir fakirin daha çok sevmelidir. Sonuçta fakirler Allah'a daha yakın oldukları ve onları sevmek daha ihlâslı olduğu için yüce Allah, Peygamber'ine fakirleri sevmeyi emretmektedir. Mümin zenginleri sevmek de tam olarak ihlâslıca yapılmadığı için Allah kendi sevgisinin ölçüsü olarak onları kılmamıştır. 1- Hadisin orijinal metninde, "inne mehebbete lillahi" kavramı kullanılmıştır. Eğer "Lillah"ta bulunan lam harfi tezyin manasında kullanılmışsa şöyle tercüme etmeliyiz; Allah'ı sevmek fakirleri sevmektir. Bir ikinci ihtimalse lamın tezyin ve fazlalık olarak değil de kendi manasında kullanıldığıdır, bu durumda şu mana ortaya çıkar; Allah için olan sevgi fakirleri sevmektir. 2- Hadid,23. 3- Fecr,16. 4- Fecr,15. 5- Secde,5. 6- Bihar'ül Envar, c67,Bab12,s235. 7- Hadid,22. 8- Alak,5,6. 9- Hadid,23.
allah a yakın olmak için dua