KelimeOkumaya Giriş Türkiye Diyanet Vakfı Kuran ı Kerim Türkçe Meali – Maide Suresi ilminur.com 2020-01-27T09:54:33+03:00. AranacakKelime: * Sadece sure okumak icin ara yerini bos birakiniz Kurani Kerim Meali. Elmali Meali; Ali İmran Suresi 4 - Nisa Suresi 5 - Maide Suresi 6 MÂİDESURESİ 6. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali. ey! o zaman , o taktirde yıkayın! ve mesh edin! o zaman, o taktirde iyice temizlenin! (gusul abdesti alın!) o halde, o zaman teyemmum edin! böylece, meshedin (sürün)! Ey âmenû olanlar (Allah’a yaşarken ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! RadSuresi Meali Hatim Paylaşım. 13-RA'D: 1 - Elif, Lâm, Mîm, Ra. İşte bunlar sana o kitabın âyetleridir ve sana Rabbinden indirilen haktır. Lâkin insanların çoğu iman etmezler. 2 - Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri MÂİDE Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali. Maide Suresi, Kuran'ın 5. suresidir. 120 ayet, 2837 kelime ve 11892 harften oluşur. 114. ayetinde geçen sofra (Arapça okunuşu maide), sureye adını verdi. Rivayete göre sure Hicri 6. yılda Hz. Muhammed'in Mekkelilerle yaptığı Hudeybiye Antlaşması'ndan sonra nâzil olmaya 112-MÂİDE SÛRESİ. Adını 112. âyetteki مائدة [mâide/sofra] sözcüğünden alan sûrenin, Medîne’de 112. sırada indiği kabul edilir. İçeriğinden anlaşıldığına göre Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra, hicret’in 6. yılında veya 7. yılın başlarında vahyolunmuştur. AtFO. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiRızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp dosdoğru bir yola Okuyan Kur’an Meal-TefsirAllah, rızasını gözeteni onunla Kur'anla esenlik yollarına ulaştırır; onları buyruğu gereği karanlıklardan aydınlığa çıkarır* ve onları doğru yola Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiOnunla ALLAH, rızasını gözetenleri barış ve huzur yollarına ulaştırır, izniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkararak onları dosdoğru yola onunla*, rızasına bilerek tabi olanları esenlik yollarına iletir. Onları, izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkartır. Ve onları dosdoğru olan yola Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiAllah, rızasına uyanlara o Kitapla güvenlik ve esenlik yollarını gösterir, rızasına uyduklarını onaylamasıyla birlikte de onları, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp doğru bir yola Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekAllah, O'nun hoşnutluğunu arayanları, Onunla, esenlik yollarına eriştirir. Kendi izniyle, onları, karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru yola İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anOnunla Allah, kendi rızasını gözetenleri ebedi kurtuluş yollarına ulaştırır; rahmetiyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiAllah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıAllah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip sadeleştirilmiş Allah, rızası ardınca gidenleri onunla kurtuluş yollarına yöneltecek ve izni ile onları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp doğru bir yola Esed Kur'an Mesajıki onunla Allah, kendi rızasını arayan herkese kurtuluşa götüren yolları gösterir, rahmetiyle onları karanlığın derinliklerinden aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiAllah, onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiAllah bununla rıdvanı ardınca gideni selamet yollarına doğrultacak ve iznile onları zulmetlerden nura çıkarıb doğru bir yola koyacakSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiAllah, onunla rızasına uyanları esenlik yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp dosdoğru bir yola rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimKi Allah, rızaasına uyanları onun sebebiyle selamet yollarına doğrultur, onları, iradesiyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıb kendilerini dosdoğru bir yola onunla, rızasını gözetenleri selamet yollarına iletir. İzniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve doğru yola Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıAllah, onunla hoşnut olduğu şeyleri isteyenleri kurtuluş yollarına iletip karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru bir yola hidayet Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiAllah onunla, rızasını izleyenleri selamet yollarına iletir, Onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüRıdvanına insandaki Esma hakikatiyle tahakkuk kuvvesi - melekesi tabi olanları, Allah hakikatleri olan Esma özellikleriyle, hakikate erdirir; onları Esma bileşimlerinin elvermesiyle karanlıklardan nura çıkarır ve onları doğru yaşam yoluna Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiOnunla ALLAH, rızasını gözetenleri barış ve huzur yollarına ulaştırır, izniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkararak onları dosdoğru yola Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anAllah, onunla*, rızasına bilerek tabi olanları esenlik yollarına iletir. Onları, izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkartır. Ve onları dosdoğru olan yola Khalifa The Final TestamentWith it, GOD guides those who seek His approval. He guides them to the paths of peace, leads them out of darkness into the light by His leave, and guides them in a straight Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationGod guides with it whoever follows His acceptance, to the ways of peace; and it brings them out of the darkness and into the light with His permission; and it guides them to a straight Quran A Reformist TranslationGod guides with it whoever follows His acceptance, to the ways of peace; and He brings them out of the darkness and into the light by His leave; and He guides them to a Straight Path. إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُواْ بِهِ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ İnnellezîne keferû lev enne lehum mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu li yeftedû bihî min azâbi yevmil kıyâmeti mâ tukubbile minhum, ve lehum azâbun elîmelîmun. inne muhakkak ellezîne keferû inkâr edenler lev enne lehum eğer onların olsa mâ fî el ardı cemîan yeryüzünde bulunanların hepsi ve misle-hu mea-hu ve onunla birlikte bir misli daha li yeftedû bi-hi onu fidye vermek, feda etmek için min azâbi azabdan yevmi el kıyâmeti kıyâmet günü mâ tukubbile kabul olunmaz min-hum onlardan ve lehum ve onlar için vardır azâbun elîmun elîm bir azap Abdulbaki Gölpınarlı Kâfir olanlar, yeryüzünde ne varsa hepsine, hattâ bir misli fazlasına sahip olsalar da kıyâmet gününün azâbından kurtulmak için hepsini verseler gene makbule geçmez ve onlara pek elemli bir azap vardır. Abdullah Parlıyan Şüphesiz Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, kıyamet günündeki azaptan kurtulmak için, yeryüzündeki herşeyi ve onun bir benzerini daha fidye olarak vermek isteseler, kabul edilmeyecektir. Çünkü, şiddetli bir azap bekler onları. Adem Uğur Şüphe yok ki kâfir olanlar, yer yüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır. Ahmed Hulusi Hakikati inkâr edenlere gelince; eğer yeryüzünde bulunanların hepsi ve bir o kadarı da beraber onların olsa da kıyamet sürecinin azabından kurtulmak için onu fidye verseler, onlardan bu asla kabul edilmez! Onlar için üzücü azap vardır. Ahmet Tekin Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, yeryüzündeki servetlerin ve imkânların hepsine sahip olsalar, bunun yanında bir o kadar daha varlıkları olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler, onların teklif edeceği hiçbir fidye kabul edilmez. Onlara can yakıp inleten, müthiş bir azap vardır. Ahmet Varol İnkar edenler varya! Yeryüzünde olanların tümü ve bir o kadarı daha onların olsa da bütün bunları kıyamet gününün azabından kurtulmaları için fidye olarak verseler kendilerinden kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azap vardır. Ali Bulaç Gerçek şu ki, inkâr edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır. Ali Fikri Yavuz O kâfir olanlar için, eğer bütün yeryüzündekilerle bir o kadarı daha olsa da, kıyamet gününün azabından kurtulmak için bunu feda etseler, yine kendilerinden kabul olunmaz. Onlara çok acıklı bir azab vardır. Ali Ünal Buna karşılık, küfürde diretenler, yerde ne var ne yok hepsi onların olsa, bir de bunun bir katına daha sahip bulunsalar ve Kıyamet Günü’nün azabından kurtulmak için bunların hepsini feda etseler, yine de bu, Allah katında kabule mazhar olmaz. Onların hakkı, ancak pek acı bir azaptır. Bayraktar Bayraklı Şüphe yok ki kâfirler, yeryüzündeki her şey ve bunun yanında bir o kadarı da kendilerinin olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler, onlardan asla kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır. Bekir Sadak Dogrusu, yeryuzunde olan butun seyler ve onlarin bir kati daha kafirlerin olsa da, kiyamet gununun azabindan kurtulmak icin fidye verseler kabul edilmez. Onlara elem verici azab vardir. Celal Yıldırım Şüphesiz yeryüzündeki bütün şeyler ve bir misli de beraberinde o küfredenlerin olsa da Kıyamet gününün azabından kurtulmak karşılığında verseler, yine de kendilerinden kabul edilmez; onlar için elem verici bir azâb vardır. Cemal Külünkoğlu İnkârcılar, yeryüzünde ne varsa hepsine, hatta bir misli fazlasına sahip olsalar da kıyamet gününün azabından kurtulmak için tamamını fidye olarak verecek olsalar, onlardan yine kabul edilmez. Onlara çok acıklı bir azap vardır. Diyanet İşleri eski Doğrusu, yeryüzünde olan bütün şeyler ve onların bir katı daha kafirlerin olsa da, kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verseler kabul edilmez. Onlara elem verici azab vardır. Diyanet Vakfi Şüphe yok ki kâfir olanlar, yer yüzündeki her şey ve bunun yanında da bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye verseler onlardan asla kabul edilmez; onlar için acı bir azap vardır. Edip Yüksel İnkârcılar, yeryüzündekilerin hepsine ve bir o kadarına da sahip olsalardı ve onları diriliş gününün azabından kurtulmak için fidye verselerdi kendilerinden kabul edilmezdi. Onlara acıklı bir azap var. Elmalılı Hamdi Yazır Şübhesiz o küfredenler bütün Arzdaki ve daha bir o kadarı onların olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar kendilerinden kabul edilmez, onlara elîm bir azab vardır Erhan Aktaş Yeryüzünde olanların tamamı ve bir o kadarı daha, gerçeği yalanlayan nankörlerin olsa ve Kıyamet Günü’nün azabından kurtulmak için bunları fidye olarak verseler, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem verici bir azap vardır. Gültekin Onan Gerçek şu ki, kafirler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye vermeye kalkışsalar, yine de onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır. Hakkı Yılmaz Şüphesiz, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimseler; bütün yeryüzündekiler ve onunla birlikte bir o kadarı daha, kıyâmet gününün azabından kurtulmalık vermek için kendilerinin olsa, onlardan kabul edilmez. Ve onlar için can yakıcı bir azap vardır. Harun Yıldırım Muhakkak yeryüzünde ne varsa hepsi ve bir o kadar daha kâfirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu feda etseler yine de onlardan kabul edilmez. Onlar için çok acıklı bir azap vardır. Hasan Basri Çantay O inkâr edib kâfir olanlar yok mu? eğer yer yüzünde bulunan her şey ve onun bir o kadarı daha onların olsa da kıyaamet gününün azabından kurtulmak için onu feda etseler yine kendilerinden kabul olunmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır. Hayrat Neşriyat Şübhesiz o inkâr edenler, yeryüzünde ne varsa tamâmı ve bununla berâber bir o kadarı daha gerçekten kendilerinin olsa da, kıyâmet gününün azâbına karşı onu fedâ etseler,yine kendilerinden kabûl edilmez. Onlar için çok elemli bir azab vardır! İbni Kesir Muhakkak ki yeryüzündeki bütün şeyler ve onların bir katı daha kafirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye olarak verseler; onlardan kabul olunmaz ve onlara elim bir azab vardır. İskender Evrenosoğlu Muhakkak ki o kâfir olanlar, eğer yeryüzünde olanların hepsi, ve onunla birlikte bir misli daha onların olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için onları feda edecek olsalar fidye olarak verseler, onlardan kabul edilmez. Ve onlar için “acı azap” vardır. Kadri Çelik Doğrusu, yeryüzünde olan bütün şeyler ve onların bir katı daha kâfirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verseler yine de onlardan kabul edilmez ve onlar için elem verici azap vardır. Mehmet Ali Eroğlu Muhakkak ki Kafirler, yeryüzündekilerin tamamı hatta bir misline sahip olsalar, Azaptan kurtulmak için onların hepsini fidye olarak kıyamet günü verseler, İstekleri kabul edilmeyecektir. Çünkü o gün onları şiddetli bir azap bekler. Mehmet Okuyan Şüphesiz ki kâfir olanlar, yeryüzündeki her şey ve bununla bir o kadarı daha kendilerinin olsa ve kıyamet gününün azabından dolayı onu fidye vermek isteseler de onlardan asla kabul edilmemiş olacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır. Muhammed Celal Şems Yeryüzünde bulunan her şey ve onun bir misli daha kâfirlerin olsaydı ve onu Kıyamet gününde azaptan kurtulmak için fidye olarak verseydiler, onlardan asla kabul edilmezdi. Onlara, acı bir azap mukadderdir. Muhammed Esed Şüphe yok ki, hakikati inkara şartlanmış olanlar, Kıyamet Günündeki azaptan kurtulmak için yeryüzündeki her şeyi ve hatta iki kat fazlasını fidye olarak teklif etseler de kabul ettiremezler; çünkü şiddetli bir azap bekler onları. Mustafa Çevik 36-37 Allah’a ve Rasûlüne karşı savaş açanlar âhirette çok çetin bir azaba mahkûm olacaklar. Böyleleri dünyada iken yeryüzünün bütün hazinelerine sahip olsalar ve bütün bunları cehennemdeki o korkunç azaptan kurtulmak için fidye olarak vermeyi teklif etseler de, böylesi tekliflerin orada hiçbir anlamı ve önemi olmayacak. Onlar hak ettikleri ateşin azabı ile orada ebedî kalacaklar, ateşten çıkıp kurtulmak isteyecekler fakat asla başaramayacaklar. Mustafa İslamoğlu Kuşkusuz inkarda direnenler, eğer yeryüzündeki her şeyi, hatta onun iki katını Kıyamet Günü'nün azabından kurtulmak için fidye olarak verseler asla kabul ettiremezler. Can yakıcı bir azap onları bekler. Ömer Nasuhi Bilmen Şüphesiz o kimseler ki kâfir oldular, eğer yerde bulunanların cümlesi ve onunla beraber bir misli daha onların olup da Kıyamet gününün azabından dolayı onları feda edecek olsalar kendilerinden kabul edilmez ve onlar için elîm bir azap vardır. Ömer Öngüt O inkâr edenler var ya, eğer yeryüzünde bulunan her şey ve bunların bir o kadarı daha onların olsa da, kıyamet gününün azabından kurtulmak için fedâ etseler, yine kendilerinden kabul edilmez. Onlar için pek acıklı bir azap vardır. Şaban Piriş Doğrusu, yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha kafirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verseler kabul edilmez. Onlara acı verici bir azap vardır. Sadık Türkmen ŞÜPHESİZ yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin kâfirlerin olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar onlardan yine kabul edilmez. Onlara çok acıklı bir azap vardır. Seyyid Kutub Kafirlere gelince eğer yeryüzünün tüm varlıkları bir kat fazlası ile birlikte kendilerinin olsa da bu servetlerini kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verseler bu fidyeleri kabul edilmez. Onları acıklı bir azap beklemektedir. Suat Yıldırım Kâfirler, kıyamet günü cezaları olan azaptan kurtulmaları için, dünyada olan her şeyi, bir misli fazlasıyla verseler dahi kendilerinden kabul edilmez. Onlara can yakıcı bir azap vardır. Süleyman Ateş O inkâr edenler var ya, eğer yeryüzünde olanların hepsi ve onun bir katı daha kendilerinin olsa da, kıyâmet gününün azâbından kurtulmak için bunları fidye verseler, kendilerinden kabul edilmez. Onlar için acı bir azâb vardır. Süleymaniye Vakfı Ayetleri görmezden gelenlere kafirlere gelince, yeryüzündeki her şey hatta bir o kadarı daha ellerinde olsa ve mezardan kalkış gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verseler kabul edilmeyecektir. Onların hak ettiği acıklı bir azaptır. Tefhim-ul Kuran Gerçek şu ki, küfre sapanlar, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azab vardır. Ümit Şimşek İnkâr edenlere gelince Eğer yeryüzündeki herşey, hattâ bir o kadarı daha onların olsa da bütün bunları kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar, bu onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır. Yaşar Nuri Öztürk Küfre batanlar var ya, yeryüzündekilerin hepsi ve yanında bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye verseler, onlardan bu bile kabul edilmez. Korkunç bir azap vardır onlar için. En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz. Mâide Suresi 6. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 6. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Mâide Suresi 6. Ayetinin Arapçasıيَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Mâide Suresi 6. Ayetinin Meali AnlamıEy iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve kollarınızı yıkayın, başınıza meshedin ve topuklara kadar da ayaklarınızı yıkayın! Eğer cünüp iseniz güzelce yıkanıp temizlenin. Şayet hasta veya yolcu olursanız yahut biriniz tuvaletten gelirse ya da eşlerinizle cinsî münâsebette bulunur da, abdest veya gusül almanız gereken böyle durumlarda su bulamazsanız, o zaman temiz toprağa ellerinizi sürüp onunla yüzlerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı meshedin. Bu tür emirlerle Allah size güçlük çıkarmak istemez; bilakis şükredesiniz diye sizi tertemiz kılmak ve size olan nimetini tamamlamak Suresi 6. Ayetinin TefsiriAbdest namazla birlikte emredilmiş olup, hiçbir zaman abdestsiz namaz kılınmamıştır. Bu âyette öncelikle namaz kılabilmek için alınması gerek abdestin farzları sayılmaktadır. Bunlar1. Yüzü yıkamak. Yüz, yukarıdan aşağıya doğru alında saçın bittiği yerden çene altına kadar, yatay olarak da iki kulak yumuşakları arasında kalan kısımdır. Ağza ve burna su vermek, kulakların içini meshetmek ise Kolları yıkamak. Kol, parmak uçlarından dirseklere kadar olan Başı meshetmek. Baş, kulakların üstünde kalan kısımdır. Başın neresinin ve ne kadarının meshedileceği konusunda mezhepler arasında görüş ayrılıkları vardır. Hanefîler’e göre başın en az dörtte birini meshetmek Topuklara kadar ayakları yıkamak. Ayak, parmak uçlarından topuk kemiklerine kadar olan yıkanılması gereken azaları birer kez yıkamak farz, üçer kez yıkamak ise sünettir. bk. Tirmizî, Tahâret 22Ayakların yıkanması veya meshedilmesi ile alakalı iki farklı görüş vardır. Böyle bir görüş ayrılığının sebebi ise âyette geçen ve “ayaklar” mânasına gelen اَرْجُلٌ ercül kelimesindeki ل lâm harfinin okunuşundaki farklılıktıra. Kelimeyi kıraat imamlarından Nâfi, İbn Âmir, Asım’dan Hafs, Kisâî ve Yakup ل lâm harfinin üstünüyle اَرْجُلَكُمْ ercüleküm şeklinde okumuşlardır. Bu okuyuşu esas alıp kelimeyi “yüzler” anlamına gelen وُجُوهٌ vücûh üzerine atfedenler, âyete “yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı ve ayaklarınızı yıkayın” Mâide 5/6 şeklinde mâna vererek ayakların yıkanmasının farz olduğunu söylemişlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri bu Kıraat imamlarından İbn Kesîr, Ebu Amr, Asım’dan Ebubekir, Hamza, Ebu Cafer ve Halef kelimeyi اَرْجُلِكُمْ ercüliküm şeklinde ل lâm harfinin kesresiyle okumuşlardır. Bu okuyuşu esas alıp kelimeyi “başlar” mânasındaki رؤس ruûs kelimesine atfedenler ise âyete “başlarınızı ve ökçelere kadar ayaklarınızı meshedin” Mâide 5/6 anlamı vererek, ayakların meshedilmesinin farz olduğunu kabul etmişlerdir. Nitekim Şiiler bu okuyuşu esas alarak ayakları meshetmekle iktifa Allah Resûlü bu husustaki tatbikâtını haber veren rivayetlere bakıldığında, bunların daha çok Ehl-i Sünnet’in tercih ettiği görüşü desteklediği görülür. Rivayetlerden biri şöyledir“Osman b. Affân bir su kabı istedi, ondan iki eline su döküp onları üç defa yıkadı. Sonra ağzına ve burnuna su verdi, sonra yüzünü üç defa yıkadı, sonra kollarını dirseklere kadar üç defa yıkadı, sonra başını meshetti, sonra her bir ayağını üçer defa yıkadı. Sonra da Peygamber Efendimiz’in bu şekilde abdest aldığını gördüm» dedi.” Buhârî, Vudû 28; Müslim, Tahâret 3Ayrıca Peygamber Efendimiz’in, ayaklarını güzelce yıkamamış ve ökçelerinde biraz kuru kalmış kimseler hakkında “O ökçelerin ateşten vay haline!” Buhârî, Vudû 29; Müslim, Taharet 25 buyruğu ayakları yıkamanın farz olduğuna bir delil teşkil eğer kasıt “meshetmek” olsaydı âyette ayaklarla ilgili “topuklara kadar” ifadesinin kullanılmasına gerek kalmazdı. Bu da farzın esasının “yıkamak” olduğuna ve “mesh”in buna dayanması lazım geldiğine işaret etmektedir. Hâsılı ayaklar hakkında “yıkamak” emri açık, “mesh” emri ise kapalıdır. Peygamberimiz, abdest alırken çıplak olan ayaklarını yıkamak bk. Buhârî, Vudû, 7, 29; Müslim, Tahâret 4, 18, abdestli olarak giydiği mestler üzerine meshetmek bk. Müslim, Tahâret 73; Ebû Dâvûd, Tahâret 12 şeklindeki tatbikatıyla âyette kastedilen muradı beyân Resûlü abdest almanın faziletiyle alakalı olarak şöyle buyurur“Müslüman bir kul abdest alır ve yüzünü yıkarsa, gözleri ile bakarak işlediği her günah, abdest suyu veya suyun son damlasıyla yüzünden akar gider. İki elini yıkadığında, elleriyle tutarak işlediği her günah, abdest suyu veya suyun son damlasıyla ellerinden çıkar gider. Ayaklarını yıkadığı zaman, ayaklarıyla yürüyerek işlediği her günah, abdest suyu veya suyun son damlasıyla ayaklarından çıkar gider. Neticede bu kimse, günahlardan arınmış olur.” Müslim, Tahâret 32; Tirmizî, Tahâret 2/2Bir diğer hadis-i şerif de şöyledir“Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağrılacaktır. Nûrunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın.” Buhârî, Vudû’ 3; Müslim, Tahâret 35Âyette beyân edilen ikinci husus “cünüplükten temizlenmek”, yani gusül abdesti almaktır. Rüyada veya uyanıkken meninin fışkırarak çıkması, meni çıkmasa bile erkek ve kadının cinsel uzuvlarının birleşmesi sebebiyle meydana gelen abdestsizlik hâline “cünüplük” denilir. Cünüp olan kişi, niyet etmeli, ağzını ve burnunu üçer kez su verip çalkalamalı ve bedeninin tamamını temiz bir şekilde ve guslü su ile yıkayarak almak, suyun bulunup mazeretin bulunmadığı haller için geçerlidir. Eğer gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra gerçekten su bulunamazsa yahut hastalık veya yolculuk suyu aramaya mâni ya da var olan suyu kullanmaya engel olursa, o zaman abdest veya gusül yerine “teyemmüm almak” yani niyetle birlikte temiz bir toprağa elleri sürüp, onunla yüzleri ve kolları meshetmek yeterlidir. Buna göre âyetteki “hastalık ve yolculuk” kayıtları, suyu bulmaya veya kullanmaya mâni olan özürleri; “tuvaletten gelmek veya cinsî münasebette bulunmak” kaydı, abdesti veya guslü gerektiren sebepleri; “suyu bulamamak” kaydı ise bunların yerine teyemmümün geçerli olma şartını göstermektedir.[1] Mü’minlerin temizlik ve ibâdet hayatıyla alakalı bu ilâhî emirlerden maksat, kullara bir baskı yapmak, onları sıkıntı ve zahmete koşmak değil; bilakis onları, tertemiz kılmak, maddî manevî, görünür görünmez pisliklerden ve günahlardan temizlemek ve onlara nimetini tamamlamaktır. Bunun da hedefi, kulların kendilerine bunca nimeti veren, onları sahipsiz olarak kendi hallerine bırakmayan Allah’ı tanımaları ve O’na gereği gibi Allah’ın mü’minleri temizlemek ve onlara olan nimetini tamamlamak istemesiyle alakalı şu açıklamayı yapmaktadır“Allah ismetiyle sizin zahirinizi günahtan, rahmetiyle de kalplerinizi gafletten; sırrınızı şekilleri mülâhazadan, yine zahirinizi gereksiz meşguliyetlerin dişleri arasına düşmekten temizlemek ister. Bir gruba nimetin tamamlanması nefislerini kurtarmak iledir. Diğer bir gruba nimetin tamamlanması ise onları nefislerinden kurtarmak iledir. İki grup arasında ne kadar fark vardır. Yine nimetin tamamlanması, akıbetin güzel olmasıdır. Eğer bir insan iman ve irfan vasfına sahip olarak dünyadan çıkabilirse hakiki saadeti tamamlanmış ve en temiz nimetlere nâil olmuş olur. Hakiki mânada nimetin tamamlanması ise nimet vereni müşâhede etmektir. Zira herkes bir şekilde nimet elde edebilir. Fakat herkes o nimeti vereni göremez. Bu sebeple onun tamam olması, nimet vereni görebilmek olarak değerlendirilmiştir.” Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 252-253Nîsâbûrî şöyle der “Kalbin temizliği, onun Allah’tan başkasından yüz çevirmesidir. Sırrın temizliği, müşâhededir. Gönlün temizliği recâ ve kanâattır. Rûhun temizliği hayâ ve heybettir. Karnın temizliği, helâl yemek, haram ve şüpheli yiyeceklerden sakınmaktır. Bedenin temizliği, şehvetleri terk etmek ve pislikleri gidermektir. Ellerin temizliği, haram ve şüpheli şeyleri terk ederek helâl rızık için çalışmaktır. Dilin temizliği zikir ve istiğfardır.”Bahsedilen bu temizliğe erişebilmek için Allah’a verdiğimiz kulluk sözümüzü yerine getirmemiz lazımdır [1] Lems ve teyemmüm için bk. Nisâ 4/43. Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriMâide Suresi 6. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّٓانّ۪ينَ بِاللّٰهِ ظَنَّ السَّوْءِۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۚ وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin. 5-MÂİDE 6. Ayet يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum ilâs salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilâl merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beynka’beyni ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minhu, mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirakum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûnteşkurûne. Bayraktar Bayraklı Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı, başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alınız. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız veya biriniz tuvaletten gelirse, ya da kadınlara dokunmuşsanız /cinsi birleşme yapmışsanız ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz toprakla teyemmüm ediniz de yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi onunla mesh ediniz. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsan ettiği nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz. Edip Yüksel Gerçeği onaylayanlar! Namaza kalktığınız zaman, yıkayınız Yüzünüzü, dirseklere kadar ellerinizi. Sıvazlayınız Başınızı. Ayaklarınızı da topuklara kadar... Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz; yahut tuvaletten gelmiş veya kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve ellerinizi onunla sıvazlayın. ALLAH size güçlük çıkarmak istemez. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Olur ki şükredersiniz. Erhan Aktaş Ey iman edenler! Salâta1 kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve ellerinizi -dirseklerinizle beraber- yıkayın. Başlarınızı ve –aşık kemiklerinizle beraber- ayaklarınızı mesh Eğer cünüpseniz, tam olarak Eğer hastaysanız veya yolcuysanız veya sizden biriniz tuvaletten geldiyse veya kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz; o anda su bulamadıysanız, teyemmüm edin; temiz kumla4 ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Allah size herhangi bir zorluk dilemiyor. Ancak sizi tertemiz etmek ve üzerinize nimetini tamamlamak istiyor. Şükredesiniz diye. 1- Namaza. 2- Abdest alırken, esas olan şey ayakların mesh edilmesidir. Ayakları yıkamak, abdestin koşullarından değildir. Dikkat edilirse teyemmüm etmede abdest alırken yıkanan azalar sayılmıştır. Teyemmüm edilecek azalar arasında ayakların sayılmaması, abdest alırken ayakların yıkanmasının şart olmadığının göstergesidir. Ancak, isteğe bağlı olarak ayakların yıkanmasının bir sakıncası yoktur. Mesh, doğrudan ayağa yapılmalıdır. Başka bir nesnenin üzerine yapılan mesh geçerli değildir. 3- Boy abdesti alın. 4- İnce toprak. Muhammed Esed Siz ey imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve ıslak ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız. Mustafa İslamoğlu Siz ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı meshedin ve bileklere kadar ayaklarınızı da yıkayın ve/veya meshedin. Eğer cünüp olmuşsanız baştan ayağa temizlenin! Fakat eğer hastaysanız, ya da yolcuysanız, yahut doğal ihtiyacanızı gidermişseniz veya kadınlarla birlikte olmuşsanız ve su da bulamıyorsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelerek onunla yüzlerinizi ve kollarınızı meshedin. Allah sizi zora sokmak istemez; fakat sizi pırıl pırıl yapmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız. Süleyman Ateş Ey inananlar, namaza durmak istediğiniz zaman yıkayın yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerizi; meshedin başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin. Hasta, yahut yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, ya da kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allâh size güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve size olan ni'metini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz. Süleymaniye Vakfı Ey inanıp güvenenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı ve topuklarınıza kadar[1*] ayaklarınızı mesh[2*] edin. Eğer cünüpseniz[3*] yıkanın. Hasta veya yolcu olur veya sizden biri ayakyolundan[4*] gelir ya da kadınlara temas etmiş olur[5*] da su bulamazsanız temiz toprağa yüzeye teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah, sizi sıkıntıya sokmak istemez. Onun isteği sizi arındırmak[6*] ve size olan nimetini tamamlamaktır. Belki görevlerinizi yerine getirirsiniz. [1*] - [2*] Mesh Bir şeyin üzerine elle dokunma. [3*] Cünüp Cinsel ilişkiye girmişseniz [4*] Kişinin boşaltma ihtiyacını giderdiği yer, tuvalet, hela [5*] Cinsel ilişki [6*] Enfal 8/11 O gün güven içinde sizi uykuya daldırmış, sizi arındırmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı yere sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırmıştı Yaşar Nuri Öztürk Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz. Ayetin Tefsiri MEAL Maide 6 6. Siz ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve ıslak ellerinizle başınızı meshedin ve bileklere kadar ayaklarınızı da yıkayın ya da meshedin Eğer cünüp olmuşsanız baştan ayağa temizlenin. Fakat eğer hastaysanız, ya da yolcuysanız yahut doğal ihtiyacınızı gidermişseniz veya kadınlarla birlikte olmuşsanız ve su da bulamıyorsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelerek onunla yüzlerinizi ve kollarınızı meshedin. Allah sizi zora sokmak istemez; fakat sizi pırıl pırıl yapmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız. M. İslamoğlu 6. Ey Müminler! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, dirseklere kadar ellerinizi ve kollarınızı yıkayın. Başınızı mesh edin, ayaklarınızı ise topuk kemiklerine kadar yıkayın/mesh Şayet cünüp iseniz bütün bedeninizi yıkayın. Ama eğer hastaysanız veya seyahatteyseniz yahut tuvalet ihtiyacınızı gidermişseniz veyahut eşlerinizle cinsel ilişkiye girmişseniz ve bütün bu durumlarda su ya da suyu kullanma imkarn bulamamışsanız, o zaman temiz bir toprak arayın ve onunla ellerinizi, kollarınızı ve yüzünüzü mesh edin. Allah sizi zora koşmak istemez. Bilakis O sizi her türlü maddi-manevi kirden arındırmak ve böyle kolay hükümlerle size yönelik nimetini mükemmel kılmak ister. Bunca nimete mukabil sizden beklenen, bilfiil şükretmenizdir. M. Öztürk 6.“Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin; şâyet hasta ve yolculukta iseniz veya ayak yolundan gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nîmeti tamamlamak ister ki şükredesiniz.” A. Küçük 6. Ey müminler! Namaz kılacağınız zaman dirseklerinize kadar kollarınızı ve yüzünüzü, ayak bileklerinize kadar olmak üzere ayaklarınızı yıkayıp başınızı meshederek abdest alınız. Eğer cünüp iseniz guslediniz. Diğer taraftan yolculuk yaptığınız sırada cünüp olur veya eşlerinizle cinsel ilişkiye girer ve boy abdesti almak için su bulamazsanız yahut def-i hacet yapar da abdest almak için su bulamazsanız veya suyu kullanamayacak kadar hasta iseniz bu durumlarda temiz toprakla ellerinizi, kollarınızı ve yüzünüzü meshetmek suretiyle teyemmüm abdesti alınız. Gördüğünüz gibi Allah sizler için her türlü kolaylığı sağlamaktadır, çünkü O, sizi zor durumda bırakmayı değil, iman ve İbadet ile mânevî olarak temizlemeyi ve tanıdığı kolaylıklarla size olan nimetini tamamlamayı murat etmektedir. Bu durumda size düşen bu İlâhî hükümlere riayet etmektir. H. Elik;M. Coşkun TEFSİR Bu âyete abdest âyeti diyorlar, ama benim anladığım bu âyet abdest âyeti değildir. Çünkü bu âyetler kitabımızın son inen âyetleridir ve bu döneme kadar Müslümanlar hep abdest alıp namaz kılıyorlardı. Onun içindir ki bu âyet abdest âyeti değil, belki teyemmüm âyetidir. Rabbimiz buyuruyor ki ey îman edenler, namaz kılmak istediğinizde abdestiniz yoksa yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da yıkayın. Böyle bir anlayış vardır. Ayakların baştan önceki emirlere atfedildiği bir anlayış. Bir de şöyle bir anlayış vardır Yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin, ayaklarınızı da. Bu anlayışa göre ayaklar hemen kendisinden önceki emre atfedilerek başlarınızı meshedin, ayaklarınızı da meshedin anlamı tercih edilmiştir. İşte bu iki kıraat farlılığından, bu iki anlayış farklılığından ötürü belki Sünnî dünya ile Şia dünyası arasında en büyük fıkhî ihtilâflardan birisi vaki olmuştur. İhtilaf kıraat farklılığından kaynaklanmıştır. Sünnî anlayışta bu “Erculeküm” kelimesi kendisinden önceki meshi emredilen baş kelimesine atfedilerek meftuh okunurken, Şia anlayışında ise bu kelime hemen kendisinden önceki meshi emredilen baş kelimesine atfedilerek “Ercüliküm” şeklinde okunmuştur. Şia, Zeydîler, Caferîler, Taberî, İbni Abbas, Enes, Ali bu anlayışı tercih ederek çıplak ayakların da meshedilmesini kabul etmişlerdir. Sünnî yorum ise bu ifadenin bir önceki emre atfedilmesini tercih ederek çıplak ayakların yıkanması gerektiğini kabul etmişlerdir. Bunlardan her iki yorum da Kur’an’a dayanan, her ikisi de delilleri olan yorumlardır. Yine bu âyetle alâkalı bir başka ihtilâf, bir başka farklı anlayış ta şuradan çıkmıştır Acaba âyetteki “vav” lar atıf vavları mıdır? Yoksa takibiyye vavları mıdır? Yâni bu vavlar acaba mutlak cem mi ifade ederler, yoksa takip mi ifade ederler. Yâni bir önceki cümleden sonra gelen cümle, bir emirden sonra gelen emir acaba bir sırayı da farz kılmakta mıdır? İmamlarımızdan İmam Şafiî bu vavlar tertip ve takip ifade eder diyerek âyetteki sıralamamın da farz olduğunu söylemiştir. Yâni önce eller ki onunla diğer uzuvlar yıkanacağı için önce onun temizlenmesi gerekmektedir, sonra yüz, sonra dirseklere kadar kollar, sonra baş, sonra topuklara kadar ayaklar. Bu sıranın takibi de vaciptir. Ama imam Ebu Hanife bu vavların atıf vavları olduğunu ifade ederek abdestteki sıralamanın vacip değil sünnet olduğunu kabul etmiştir. Sonra buyuruyor ki Rabbimiz, eğer cünüp iseniz tüm vücudunuzu yıkayarak temizlenin. Eğer hasta olur da su kullanmak size bir zarar verirse veya yolculukta olup da su bulamamışsanız veyahut da sizden biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara lems etmişseniz, ya dokunmuş, yahut da cinsel ilişkide bulunmuşsanız, su arayıp da bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin. sünnetin tarif buyurduğu gibi ellerinizi iki defa temiz toprak veya toprak cinsinden bir şey üzerine vurarak yüzünüzü ve kollarınızı meshedin. Unutmayın ki Allah böylece abdesti, guslü ve teyemmümü size farz kılarken size asla güçlük çıkarmak istemiyor. Lâkin Rabbiniz böylece sizleri günahlardan ve hata kirlerinden arındırmayı ve üzerinize olan nîmetlerini tamamlamayı murad ediyor. Sizi hem bedenen hem de ruhen temizlemeyi murad ediyor. Çünkü abdest bedenî bir temizlenme, iken namaz da ruhî ve manevî bir temizlenmedir. Veya abdest maddî bir temizlenme iken teyemmüm de manevî ve niyetî bir temizlenmedir. Teyemmüm baştan sona niyettir. Allah’ın istediği teslimiyeti ortaya koymaktır. Allah’la ilişkinin sürdürülmesidir. Allah’la kopukluğun bitirilmesidir. Umulur ki sizler de Rabbinize şükredesiniz. Hayatınızı Rabbiniz için yaşayacak ve tüm verilenleri O’nun yolunda kullanasınız. Evet az evvel de ifade ettiğim gibi “Lamese” ifadesi de farklı anlaşılmıştır. Bu da mücmel bir ifadedir ve İmam Ebu Hanife bu kelimeye mecaz anlamı yükleyip kadınlarla cinsel ilişki kurduğunuz zaman şeklinde anlarken, İmam Şafiî de hakikat anlamı yükleyerek mücerret kadınlara dokunduğunuz zaman şeklinde anlamıştır. A. Küçük Bu ayet abdest ayeti olarak yanlış adlandırılmış. Bu isimlendirme yanlış. Abdest almanın bu ayetle başlamadığı belli. Bu ayetler nübüvvetin son yıllarında nazil olan ayetler. Oysa ki mü'minler namaz kılmaya başladıkları günden itibaren abdest alıyorlardı. Abdest onun için namazla birlikte başlamıştır. Bu ayet isim olarak abdest ayeti olarak adlandırılamaz. Bu ayet teyemmüm ayetidir. Teyemmümü farz kılan ayet Kur'an'da bu ayettir. Ayaklarınızı da meshedin veya yıkayın. Burada İslam tarihindeki en büyük fıkhi tartışmalardan birini görüyoruz. Kıraat imamlarından Nâfi, İbn. Âmir, Hafs, Kisâî ve Yakub'un okuyuşuna göre ayet ayakların yıkanmasını, geri kalanının okuyuşlarına göre ayaklara meshedilmesini emreder. Ebubekir er-Razi her ikisini de "meşhur kıraat" olarak verir. Ehli sünnet okuluna mensup alimlerin çoğunluğu birincisini, Ehl-i beyt okulu mensupları ve Taberi gibi bazı sünni imamlar ikincisini tercih ederler. Ayrıca ayetteki vav bağlaçları mutlak cemmi mi ifade ederler yoksa takip ve tertip mi ifade ederler tartışması olmuş. Yani önceki cümleden sonra gelen cümle bir sırayı da farz kılar mı? İmam Şafii abdestin ayetteki sıra ile alınmasının farz olduğunu söylemiş. İmam Ebu Hanife ise, hayır vav sadece bağlaçtır mutlak biçimde bir araya getirilir demiş. Onun için de sıralamayı farz görmemiş. Kadınlara dokunmuşsanız; ki burada da bir farklı anlama var, İslam fakihleri arasında. O da bir kelimenin anlamından dolayı. Lêmestûm dokunmak demektir. Mecaz mı hakikat mi olduğu tartışmasına girmiş İslam müctehidleri. Dokunmanın hakikat manasını, literal manasını alan İmam Şafii kadına dokunmanın abdesti bozduğu sonucuna varmış. Ebu Hanife ise meceza hamlettiği için dokunmakla abdestin bozulmayacağını, bu dokunmaktan kastın birlikte olmak olduğunu söylemiş. Bizim dilde de böyle kullanılır. Yani özellikle hususi aile ahvaline ait bu gibi durumları beyan ederken üstü örtülü mecaz kullanılır genelde. Teyemmüm yönelin, niyetlenin, hedefleyin. Kelimenin anlamı, maksadı tasavvur da oluşturmaktır. Bu nedenle "niyet" teyemmümün esası sayılmıştır. Teyemmümün maksadı niyettir. Bir toprağa ya da toprak cinsine - her türlü taş olabilir, kireçte dahil kum da dahil- ellerinizi koyarak yüzünüzü meshediyorsunuz ve sonra kollarınızı meshediyorsunuz. Teyemmüm budur. Peki abdest aslında temizlik değil mi? Çünkü abdest bedenin, namaz aklın ve ruhun yıkanmasıdır. Bu böyledir. Abdest fiziki arınmadır, namaz manevi arınmadır. Abdest bedenî arınmadır, namaz ruhi ve akli arınmadır. Birbirini tamamlar bunlar. Abdesti ve guslü gerektiren tüm hallerde zarurete binaen teyemmüm edilir. Ancak burada satır arasında verilmek istenen çok daha farklı bir şey. Toprakla temizlenilir mi? Toprak suyun yaptığını yapar mı? Hatta toprağı örfte kirleten bir şey olarak görürüz. Peki nedir maksat? Evet! Teslimiyeti sınamadır. Zarfa mı bakıyorsunuz mazrufa mı? Biçime mi bakıyorsunuz öze mi? Kabuğa mı bakıyorsunuz içine mi? İşi Yahudiler gibi formelleştirmeyin. Allah'ın sizden istediği su ve sabun değil. Allah'ın sizden istediği teslimiyet. Bu bir Allah bilincidir. Dini törenselleştirmeyi reddetmektir. Teyemmümün içine sinmediği insanlar biliriz. Müfessir diyor ki, siz içinizi değiştirin. Problem o değil ki! Problem sizinle Allah arasındaki ilişkinin her durumda sürdürülebilmesidir. Yani, Allah'tan bağımsız bir hayat ânınız olmasındır. Budur! İşte Allah bilinci budur. Yoksa Allah sizin ne namazlarınıza, ne abdestlerinize, ne de oruçlarınıza ihtiyaç duyar. Bunlar ona ulaşmaz. Sizin ihtiyacınız var bunlara. Allah'la insan arasındaki ilişki diri olursa bundan insan kazançlı çıkar. Onun için Allah'ın tavsiyesi ilişkiyi diri tutmaktır. M. İslamoğlu

maide suresi 6 ayet kelime meali